AB-D Emperyalistleri tarafından vatanımızı Yeni Sevr’e mahkûm etme ve halkımızı Muaviye-Yezid, CIA-Pentagon İslamı ile Ortaçağ’ın karanlık dehlizlerine hapsetme hizmeti üstlenecek bir proje partisi olarak iktidara getirilen ve bu amaçla da 18 yıldır hizmetlerinde kusur etmeme kaydı ile iktidarda tutulan AKP’giller, faşist din devletini inşa etme amaçlarına hizmet edecek uygulamaları gerçekleştiriyorlar.
Üniversitelerimiz de yıllardır bu karanlık gidiş için hedef tahtasına oturtulan en önemli kurumlar olmuştur bu 18 yıl boyunca. Bilim, bilimsel üretim yerine artık üniversitelerimiz Ortaçağcı tarikat-cemaat örgütlenmelerinin cirit attığı kurumlardır. Tarihin en asalak ve en gerici sermaye sınıfı olan Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının iktidardaki temsilcisi AKP’giller’in şeriat özlemi ile yanıp tutuşan üniversite ayağındaki görevlileri, bilim adına, laik ve bilimsel eğitim adına ne kalmışsa yok etmek için tüm hınçları ile saldırmaktadırlar. 12 Eylül faşizminin ürünü olan YÖK yasası bile az gelmekte bu Ortaçağcılara.
Bu nedenle, iki Ortaçağcı gücün ganimet paylaşım savaşı olan ve ABD Emperyalizmi tarafından FETÖ’ye kaybettirilip, AKPgiller’e kazandırılan 15 Temmuz sürecinin ardından, 29 Ekim 2016 yılında yayınlanan kanun hükmünde kararname ile üniversitelerdeki göstermelik de olsa yapıla gelen rektörlük seçimleri tamamen kaldırıldı ve bu yetki “tek adam” diktasına verilmiş oldu.
İşte bu yetki ile, 2 Ocak 2021 tarihinde beş üniversiteye AKP’giller onaylı yeni rektörler atandı. Başta Boğaziçi Üniversitesi gelmek üzere Pamukkale Üniversitesi, Antalya Bilim Üniversitesi, Beykoz Üniversitesi ve Çağ Üniversitesi bu beş üniversiteyi oluşturmaktadır.
Bu atamaların tek bir amacı vardır bu Ortaçağcıların ağızlarından salyalar akıtarak, iştahla şeriatçı özlemlerini haykırdıkları: Şimdilik adı üniversite olan ama nitelik ve işlevleri bakımından hiçbir biçimde üniversite olarak kabul edilemeyecek kurumların, onların amaçladıkları faşist din devletinin fikri iktidarının üretim merkezleri olmaları. Nitekim AKP’giller’in reisi, 19 Ekim 2020 tarihinde, Bilal Oğlan’ın TÜRGEV’inin yan kuruluşu olan İbn-İ Haldun Üniversitesi’nin açılışında yaptığı konuşmada bu amaçlarını çok açık biçimde dile getirmekteydi:
“Ortaokul dönemini, çocuklarımızın zihni ve fiziki kabiliyetlerini keşfetmeye, onları geleceğe doğru alanlarda hazırlamaya yönelik bir anlayışla şekillendirmeliyiz. Lise dönemini, artık ruhu zenginleşmiş, kendini tanımış, yapabileceklerini bilen gençlerimizin somut alanlara yönelecekleri bir eğitim-öğretim süreci olarak tasarlamalıyız. Yükseköğretimi ise ön lisansından lisansına, yüksek lisansından doktorasına kadar her safhasıyla, milletimizin fikri iktidarının üretim merkezleri hâline dönüştürmeliyiz” (https://t24.com.tr/haber/erdogan-ki-asirdir-kendimize-yol-ve-yon-bulmaya-calisiyoruz-fikri-bir-buhranin-icinde-cirpiniyoruz,910072).
Boğaziçi Üniversitesi’ ne son yapılan kayyum rektör ataması, AKP’giller’in bu doğrultuda attığı somut adımlardandır. Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atanan Prof. Dr. Melih Bulu kimdir? 2002 yılında AKP Sarıyer İlçe Teşkilatı kurucusu, 2007 yılında AKP İstanbul İl Başkan Yardımcısı, 2009 yılında AKP Ataşehir Belediye Başkanlığı Aday Adayı ve aynı zamanda 2015 seçimlerinde AKP İstanbul 1. Bölge Milletvekili Aday Adayı olan, AKPgillerin tescilli hizmetkârıdır. Adının önünde prof. yazsa ne yazar!
Bu atama sonrasında öğrencilerin ve öğretim elemanlarının üniversitede gerçekleştirdikleri tepki eylemlerine yönelik faşizan dinci şiddet de AKPgiller’in üniversitelere açıktan açığa, topyekûn saldırısını göstermektedir. Faşist din diktatörlüğünün fikri iktidarı için üniversite kelepçelenmiştir.
Ancak gerçek bilime, gerçek bilim insanlarına pranga vurulamayacağını bizler çok iyi biliyoruz! Tarih, hiçbir sınıflı toplum egemeninin zulmünün gerçek bilime, insanlığı sınıflı toplum egemenlerinin sokmak isteği karanlığa karşı mücadele eden cesur yürek bilim insanlarına baş eğdiremediğinin görkemli örnekleriyle doludur. Bilim ve insanlık tarihi, etleri lime lime edilesiye vazgeçmeyen İskenderiyeli Hypatia’yı, Ortaçağın karanlığına karşı bedenini saran alevlerle yanan bir meşale olmayı yeğliyen Bruno’yu, Serez Çarşısı’nda darağacına dimdik giden çağının sosyalist filozofu,Tarihsel devrim yerine Sosyal Devrimi geçiren en bilinçli ve en orijinal büyük devrimcisi olan Şeyh Bedrettin’leri unutmadı, unutmaz. Bizler unutmayız! Ve onların mirasından aldığımız güçle mücadelemize devam ederiz! Yaşasın laik, bilimsel, demokratik, eşit, parasız üniversite ve eğitim mücadelemiz! (05. 01. 2021)
Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçileri