DOLAR 35,2068 0.3%
EURO 36,7672 0.92%
ALTIN 2.968,331,32
BITCOIN 3355643-2.2059%
İstanbul

PARÇALI BULUTLU

06:30

SABAHA KALAN SÜRE

27 Mayıs 1960 Politik Devrimi ile ilgili Eğitim-İş’teki kafa karışıklığına dair!
111 okunma

27 Mayıs 1960 Politik Devrimi ile ilgili Eğitim-İş’teki kafa karışıklığına dair!

ABONE OL
30 Mayıs 2020 19:51
27 Mayıs 1960 Politik Devrimi ile ilgili Eğitim-İş’teki kafa karışıklığına dair!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

27 Mayıs 1960 Politik Devrimine karşı dincisinden, liberaline, sosyal demokratından, Amerikancı burjuva Kürt Hareketinin kuyruğuna takılan sahte solcusuna kadar çok geniş bir saldırı cephesi oluştu.

Amerikancı Burjuva Kürt hareketinin ve kuyruğuna takılan sahte solcuların kutsal ittifakıyla yönetimlerine egemen olduğu KESK, DİSK, TMMOB ve TTB ve dörtlü çeteye bağlı birçok sendika ile kitle örgütü zaten yıllardır 27 Mayıs’a saldırıp, 27 Mayıs’ı 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 faşist darbeleri ile aynı kategoride değerlendiriyorlardı.

Yine uzunca bir dönemdir Sorosçu TESEV’cilerin kontrolündeki Y-CHP/ (bu yeni CHP deyimi de kendilerine ait) yöneticileri de 27 Mayıs’a saldırı korosuna katılarak bu konuda da efendileri emperyalistlere onların istekleri doğrultusunda sinyal göndermişlerdi! Hani olur da ileride iktidara getirilirlerse bu 27 Mayıs konusu kendilerine ayak bağı olmasın!!!

Yaklaşık 7 bin yıllık asalak, vurguncu tefeci-bezirgân sınıfının temsilcisi AKP’giller, şeytana pabucunu ters giydiren yöntem ve metotlarını kullanarak önce yeşil Yassıada’yı beton yığınına çevirdiler; sonra da “demokrasi adası” ilan ederek algı operasyonu yaptılar. Görünüyor ki bu algı operasyonunun şiddeti o kadar etkili olmuş ki bu yılki 27 Mayıs’a saldırı konvoyuna, kendisini Atatürkçülerin Sendikası ilan eden Eğitim-İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım ve birçok Eğitim-İş yöneticisi de katıldı.

Orhan Yıldırım Tele1 TV’de katıldığı yayında öğretmenlere camide görev verilmesi konusunda görüşlerini ifade ederken 27 Mayıs’a şöyle saldırdı:

“Bugün biliyorsunuz 27 Mayıs. 27 Mayıs ülke tarihi açısından önemli olaylarla anıldığı, ne yazık ki kötü bir gün. İki tane kötü gün var, birincisi 27 Mayıs 1960 darbesi.” (Tele1 TV 27 Mayıs 2020)

Nereden bakarsanız bakın tutarsızlık! Nereden bakarsanız bakın ahmakça! 27 Mayıs “kötü gün”müş! Kimin için kötü? Kimin için iyi? Bay Orhan Yıldırım!..

Biz açıklayalım:

27 Mayıs Politik Devrimine darbe demek,

12 Mart-12 Eylül Faşist darbeleriyle aynı kefeye koymak; hainliktir!

27 Mayıs Politik Devrimi ve ürünü 61 Anayasası, Halktan yana değişiklikler getirdi. Halk düşmanı DP İktidarının (Bayar-Menderes kliğinin) baskısından, zulmünden bunalan, daralan halkımıza rahat nefes alabileceği ortamı sağladı 27 Mayıs.

27 Mayıs; İşçi Sınıfımızı örgütlenme ve hak arama özgürlüğüne, grev hakkına, eğitim emekçilerini Türkiye Öğretmenler Sendikası’na (TÖS) kavuşturdu.

27 Mayıs; Mustafa Kemal’e ve Birinci Kuvayimilliye’ye saygıdır, sevgidir, onlara dönme çabasıdır.

27 Mayıs; emekçi milyonların gülmesi, azınlık, bir avuç Parababasının ağlamasıdır.

27 Mayıs; DİSK’tir, TÖS’tür.

27 Mayıs; insan, hayvan, doğa sevgisidir.

Demek ki 27 Mayıs kimin için iyi bir günmüş Bay Orhan Yıldırım. Halkımız için, Eğitim Emekçileri için, Aydın Gençliğimiz için, hayvanlar için, doğamız için ve Mustafa Kemal önderliğinde Birinci Kurtuluş Savaşçılarının kurduğu Laik Cumhuriyet için iyi ve hayırlı bir günmüş 27 Mayıs.

Ama sizin gibi Mustafa Kemal’i sadece büstten, foterli resimlerden ibaret sayan Gardırop Atatürkçüleri, 27 Mayıs’ın aslında Mustafa Kemal’in anısına, mücadelesine ve eserlerine sahip çıkmak demek olduğunu anlamazlar, anlayamazlar.

Mustafa Kemal’in gerçek devamcısı olsaydınız, Onun ufkunu, cesaretini, vatan sevgisini zerre miktarda olsun anlayabilmiş, içselleştirebilmiş olsaydınız, Emperyalist Yedi Düvelle, AKP’giller ve Reisiyle aynı kefeye koymazdınız kendinizi ve temsil ettiğiniz Kurumu.

Ama olmayınca olmuyor demek ki. Mustafa Kemalci olmak, Devrimci olmak, Bilim, Bilinç, İnanç ve Kararlılık ister, yürek ister. Ve maalesef ülkemizin geldiği ve getirildiği durum da bu. Bütün bu değerlerden yoksun olanlar sendikaların, kitle örgütlerinin başına geliyor, getiriliyor.

Bir de kendini Atatürkçü olarak adlandırıp ardından 27 Mayıs bildirisini Alpaslan Türkeş’in okuması üzerinden okuyanlar, değerlendirenler var.

27 Mayıs’ı Türkeş üzerinden okumak, değerlendirmek hem eksik hem de yabancı gözüyle (CIA-ABD) olaya bakmak anlamına gelir. Evet, Türkeş 27 Mayıs bildirisini okumuştur ancak o ABD’nin içerdeki adamıdır.

Konu ile ilgili küçük bir ipucu verelim, araştırmak isteyenler buradan başlayabilirler.

1948’de başlarında Albay Daniş Karabelen ve Albay Turgut Sunalp’ın olduğu Türkeş ile birlikte 16 subay ABD’de kontrgerilla eğitimine gönderilirler. Orada eski kızıl ordu subayı Ruzi Nazar ile tanıştırılır.

Kimdir bu Ruzi Nazar?

Ruzi Nazar İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşında Nazilere katılır, Nazi General Gehlen’in adamı olur ve son olarak da CIA ajanı olarak Türkiye dahil birçok ülkede emperyalizme hizmette kusur etmez. Türkeş işte bu Ruzi Nazar’ın adamıdır. Dolayısıyla Türkeş 27 Mayıs’taki ABD’nin elidir, gözüdür. ABD’nin 27 Mayıs’tan haberi vardır, açık müdahalenin ters tepeceği, aleyhine döneceğini hesaplayarak içerden olayı izlemek, kendisine karşı tutumlarını öğrenmek, halk tabiri ile altta güreşerek 27 Mayısçıları kündeye getirmek istemiştir.

ABD’nin bu planı başarılı olmuş mudur?

ABD 27 Mayısçıları kündeye getirmiş midir?

Ne yazık ki evet. 3-5 yıl altta güreşerek Morrison Süleyman’ın AP’sini iktidara getirerek bu amacına ulaşmıştır.

Ancak bu dış el dışında 27 Mayısın bir de iç dinamiği, yani Türkiye Tarihi, sınıf ilişki ve çelişkileri boyutu vardır ki; 27 Mayısı özgün kılan da bu dinamiktir. Dolayısıyla 27 Mayıs’ı bu iç dinamiklerinden, Türkiye sınıf ilişki ve çelişkilerinden kopuk değerlendirmek aymazlıktır. Tabii aymazlığa düşünce böylesine ahmakça zırvalar ortaya çıkabiliyor.

Neydi bu iç dinamik?

Siyaset bilimi literatürüne de girmeyi bileği hakkına alan Jön Türkler yapmıştır 27 Mayıs’ı.

Şu halde kimdir Jön Türkler?

Jön Türklerin kökleri bu yazının hacmini epeyce aşar. Sadece bir iki cümleyle ifade edecek olursak; o kökler en azından Namık Kemal’in ifadesiyle Söğütte Osmanlıyı kuran “400 atlı” ya kadar uzanır.

Bu iç dinamiğin köklerinin süreç içerisindeki gelişimi ise şöyle olmuştur:

Bu güç Osmanlı Devlet yönetiminde Osmanlı Devlet Sınıfları olarak ortaya çıkmıştır. “Osmanlı “Devlet Sınıfları” dört bölümde toplanırlar:

1- İlmiye (Bilimciller): Din (Şeriat-Fıkıh) ve Hukuk adamları.

2- Seyfiye (Kılıççıllar): Savaş adamları.

3- Mülkiye (Mülkçiller): Siyasi düzen adamları.

4- Kalemiye (Kalemciller): Ekonomik düzen adamları”dır.

Osmanlı’daki tüm ilerici hareketlere, reformlara bu devlet sınıfları öncülük etmiştir. 2. Mahmut ıslahatları, 1. ve 2. Meşrutiyet ve Birinci Kuvayımilliye hep vurucu güç olan bu devlet sınıfları tarafından yapılmıştır.

İkinci Meşrutiyet için Makedonya’da dağa çıkan Resneli Niyazi’ler, Kuvayı Milliye kahramanları Mustafa Kemaller, İsmet İnönüler hep bu Jön Türklerdendir. Bu dört devlet sınıfından özellikle ikisi ilmiye ile seyfiye öne çıkmış, vurucu güç olmuştur.

27 Mayıs Birinci Kuvayı Milliye gibi Politik Devrim’dir. Kuvayı Milliye’nin devamıdır. 12 Mart ve 12 Eylül Faşist Darbeleri ise mandacılığın devamıdır.

Demek ki 27 Mayısa kötü gün diyen Orhan Yıldırımlar, dünyada Kontrgerilla eğitiminden geçen ilk dört kişiden biri olan Türkeş 27 Mayıs Bildirisini okudu diye bu Politik Devrimi tukaka ilan eden gafiller, evet sizler bilerek veya bilmeyerek mandacılığı, bizler Kuvayimilliye’yi temsil ediyoruz.

Bu arada Politik Devrimin ne olduğunu söyleyelim. Muhtemelen bilmiyorsunuz. Üzülmeyin bilmemek ayıp değildir, öğrenmemek ayıp. Sizlere naçizane yol açıyoruz öğrenmeniz için.

Politik devrim üst yapıda yapılan devrimlerdir. Kuvayımilliye ve 27 Mayıs üst yapıda (eğitim, kültür, sanat, politika vb.) değişiklikler yapmış alt yapıda (üretim ilişkilerinde-toprak reformu vb-bir değişim yapamamıştır).

Ayrıca 27 Mayıs 1924 Anayasası da dahil Türkiye tarihinin en ilerici Anayasası olan 1961 Anayasası’nı yapmıştır. Bu anayasa işçilere grev hakkı getirmiştir, kamu çalışanlarına (TÖS, İlk-Sen vb.) sendika hakkı tanımıştır. Sosyalist literatürün Türkçeye kazandırılmasına, sosyalist partilerin kurulmasına olanak tanımıştır. Üniversite ve TRT özerkleştirilmiştir. Başka birçok halk yararına kazanımlar; emperyalistler ve yerli işbirlikçileri aleyhine ise girişimleri olmuştur 27 Mayıs’ın. Ve en önemlisi 68 kuşağının yurtsever, halksever devrimci kuşağı 27 Mayıs sonrası oluşan kültür ortamının ürünüdür.

Yeri gelmişken 68 kuşağı devrimci önderlerinin 27 Mayıs ile ilgili görüşlerine bakmakta da yarar var.

Mahir Çayan mahkemedeki savunmasında:

“Bir kere, eylemlerimizin hedefi 27 Mayıs Anayasasını ihlal etmek değil, tam tersine ihlal edilmiş, fiilen işlemez hale getirilmiş 27 Mayıs Anayasasının öngördüğü nizamı tesis etmektir. 27 Mayıs Anayasası, milli demokratik bir nizamı öngörmektedir.

(…)

Anayasa nizamını ihlal eden, işlemez hale getirenler hâkim sınıflardır. Eylemlerimizin hedefi 27 Mayıs Anayasasını ihlale yönelik değildir. Tam tersine, ihlal edilmiş, fiilen işlemez hale getirilmiş 27 Mayıs Anayasasının öngördüğü nizamı tesis etmeye yöneliktir.” (THKP-C Doğuşu ve İlk Eylemleri, s.68.)

Deniz Gezmiş Mahkeme savunmasında:

“… bu ülkede Anayasayı en fazla savunan bizleriz. Anayasayı ihlal edenlerse ortadadır. Anayasanın uygulanmasını isteyen gene bizleriz. Anayasayı uygulamayan yavuz kimselerse hala ortadadır… İddia Makamı bizim vermekte olduğumuz bağımsızlık savaşına karşıdır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına karşı, reformlara karşıdır. Ve bu nedenle bizim Anayasayı ilgaya teşebbüs ettiğimizi ileri sürmektedir…” (THKO Savunması,Yöntem Yayınları, s.322-23)

“… Amerika sizin döneminiz sırasında Türkiye’ye girdi ve hiçbiriniz sesinizi çıkarmadınız ve Demokrat Parti iktidarına 10 yıl ses çıkarmadınız, taki 38 yurtsever subay ses çıkarana kadar ve onları devirene kadar… Süleyman Demirel’in Anayasayı ihlaline ve despotizmine ve ülkeyi Amerika’ya satmasına ses çıkarılmadı. Ve meydanlarda bunlara karşı bizler dövüşmek mecburiyetinde kaldık bizler kurşunlandık.” (Age, S. 323)

İkinci Kuvayımillliye kavramını halkımıza armağan eden Hikmet Kıvılcımlı 27 Mayıs’ı “huşu ile selamlar” ve 27 Mayıs’çılara şu uyarı ve öneriyi yapar:

“İktisadî ve toplumsal yoldan çıkmaza girildiği için, siyasi yönden silâhla İKİNCİ CUMHURİYETİ KURDU. Kanun dışı şahsi nüfuz politikacılarını Yassıada’ya sürdü. Milletin Devletten üstün olduğunu, mutlak kanunla ispat etti. Antidemokratik kanunları ayıklıyor. Yeni hükümet daha çok iş, üretim parolasını attı. Ordu ve idarede ucuz devlete gidiliyor: bir kalemde 800 milyon masraf azaltıldı. Parti horoz dövüşlerini yasak etti. Şekilli ve muhtevalı bir siyaset için müzmin işsizlik ve azgın pahalılığa sıra geldi. Yukarı ki satırları övünmek veya kan davası gütmek için yazmadığımıza inanmanızı rica ederiz. Bütün çektiklerimizi Türk milletine anamızdan emdiğimiz ak süt gibi çoktan helâl ettik. Ancak, 27 Mayıs devriminin İDEOLOJİK anlamını yıllardan beri kan kusarak yapmaya çalışmış ve birçok iddialarında haklı çıkmış nâçiz kimseler olarak, 27 Mayıs devrimcilerine iki sözümüz olmamalı mı? Bugün MBK fiilen bir çeşit “SİYASİ FORUM”, “SİYASET ER MEYDANI” mı? durumundadır.” (Hikmet Kıvılcımlı, İkinci Kuvayımilliyeciliğimiz, Derleniş Yayınları, s.104)

27 Mayıs ile başlayan İkinci Kuvayimilliye Savaşımız devam ediyor!

Mustafa Kemal’lere, Hikmet Kıvılcımlı’lara, Mahir’lere, Deniz’lere sözümüz var, onların başlattığı ve yürüttüğü Kuvayimilliye Savaşımız er ya da geç zafere ulaşacaktır.

Kuvayımilliye’nin Eğitim Savaşçıları, Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç ve Köy Enstitülülerle başlayan, Fakir Baykurt, TÖS, TÖB-DER ile devam eden laik, bilimsel, eşit ve parasız eğitim mücadelemiz devam ediyor. Halkın eğitimini, halkın demokratik iktidarı mücadelesiyle birlikte halkımıza ulaştırmak öncelikli görevimizdir. 30 Mayıs 2020

Halkçı Kamu Emekçileri

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r