AB-D Emperyalistleri, Latin Amerika halklarına saldırılarından vazgeçmiyorlar. Şimdi de ABD başkanı faşist-bunak Trump, meşru seçilmiş devlet başkanı Maduro Yoldaş’ın iktidarını devirmeye çalışıyor. Bir karşıdevrim tezgahlamaya çalışıyorlar Venezuela’da.
Bildiğimiz gibi, sahte Venezuela Ulusal Meclis Başkanı JuanGuaido kendini Devlet Başkanı ilan ederek Başkanlık yemini etti ABD’nin yönlendirmesiyle. Ve hemen ardından ABD Başkanı Faşist Bunak Donald Trump da JuanGuaido’yu ülkenin “Geçici Devlet Başkanı” olarak tanıdığını açıkladı. Ardından AB, Kanada, Kolombiya gibi ABD işbirlikçisi yapılar ve devletler de aynı tutumu aldılar.
ABD başkanı faşist-bunak Trump Venezuela’dan ne istiyor? ABD neden tüm dünyanın gözünün içine bakarak seçilmiş bir başkana karşı darbe yapar? Bu trajik hikâyenin kökleri “Latin Amerika’nın Kesik Damarları”na kadar gider. Sömürgeci Avrupa emperyalistleri Amerika’nın yerli halklarına karşı tarihte eşine az rastlanır bir soykırım uygulamışlardır.
“Kuzey Amerika’da biliyorsunuz arkadaşlar, yerlileri çiçek hastalığından (O zamana kadar Yeni Dünya’da yok, görülmemiş. Eski Dünya’nın hastalığı. O yüzden bağışık değil yerlilerin bedenleri) öldürmek için, güya yardım görünüşü altında, çiçek virüsü bulaştırılmış battaniyeler veriyorlar ya da atıyorlar. Ve çiçekten kırılıyor yerli halk. Ayrıca av hayvanlarını, bizonları öldürüyorlar. (Yerliler onları avlayıp geçiniyorlardı. Üstelik çok da özenli davranıyorlardı bu av işinde. Sadece ihtiyaçlarını karşılayacak kadarını avlıyorlardı. Sürülerin gerisine bir zarar vermiyorlardı. Tabiî bu sürüler evcil değil, yabanıldı.) Yani Beyazlar, Kızılderililer’i aç bırakıp öldürmek, katletmek, soykırıma uğratmak amacıyla onların besin kaynakları olan av hayvanlarını öldürüp neslini ortadan kaldırıyor, yok ediyorlardı.”
“Meyve ağaçlarını kesiyorlar. Irak’ta da aynısını yapıyorlar. Hiroşima’ya bomba atarken de aynısını yaptılar. Vietnam’da, Kore’de de aynısını yaptılar. Şimdi bir de diyorlar ki; biz özgürlük götürüyoruz, demokrasi götürüyoruz.”
“…ABD’li tarihçiler de, Kızılderililer’e yapılan canavarlığı-soykırımı kabul ediyor ve dile getiriyor. “En iyi Kızılderili, ölü Kızılderili’dir”, cümlesinin, o zamanların ABD’sinde bir özdeyiş biçiminde tekrarlandığını dolaylı biçimde de olsa onaylıyor bu Tarihçiler de. Kızılderililer’i yok etmek için, onların yaşam alanlarını yok ettiklerini yazıyorlar. Topraklarını ellerinden aldıklarını, beslenmelerine yarayan meyve ağaçlarını kestiklerini, av hayvanlarını toptan öldürdüklerini itiraf ediyorlar.”
“ABD ve KANADA’da yapılan Kızılderili katliamlarıyla, Latin Amerika’da (Meksika, Orta ve Güney Amerika’yla Karayib ülkelerinden oluşur) yapılanlar arasında önemli bir fark vardır. Kuzey’de (ABD ve Kanada’da) tam bir soykırım uygulanmıştır, Yerli Halk üzerinde. Bugün buralarda yaşayan Kızılderililer, birkaç Rezerve (ayrılmış, saklanmış) bölgede yani Toplama Kampı benzeri yerlerde toplanmış bulunmaktadır. Bu küçük gruplardan oluşan Kızılderili toplulukları, turistlere, hayvanat bahçelerinde, kafesler içindeki hayvanlar gibi seyrettirilmektedir. Bu çaptaki, kazıyıcı, tümden yok edici bir soykırım Latin Amerika’nın sadece iki bölgesinde oldu. Bunlar Karayib Ülkeleriyle, Arjantin-Uruguay’dır. Buralarda Kuzey’dekine yakın bir katliam yapılmıştır. Mesela Arjantin’de, bu bölgeye Beyazlar adım attığında üç milyon civarında olan Kızılderili Halkın sayısı 1914’te elli üç bine, 1956’daysa daha azalarak otuz bin kişiye kadar indirilmiştir, düşürülmüştür. Arjantin’de nüfusun yüzde 98’i Beyazlardan (İspanyol, Portekizli ve İtalyan göçmenlerden, daha doğrusu işgalcilerden-sömürgecilerden-onların torunlarından) oluşur. Geri kalanıysa, Siyahlardan, çok az sayıdaki Kızılderililer’den ve Melezlerden meydana gelir. Karayibler’in en büyük Adası ve Ülkesi olan Küba’da, Yerli Halk, katliamlar ve Beyazların getirdiği virütik hastalıklar sonucunda yok olma sınırına getirilmiştir. Bu ülkede, nüfusun yüzde 55’i Zencilerden, köle olarak kullanılmak üzere Afrika’dan getirilen bir başka mazlum Yerli Halktan oluşur. Geri kalanıysa, yüzde 30 Beyazlar ve yüzde 15 oranındaki Melezlerden oluşur. Bir diğer Karayib Ülkesi Haiti’de nüfusun yüzde 90’ını Siyahlar, geri kalanınıysa Beyazlar ve Melezler meydana getirir. Dominik Cumhuriyeti’ndeyse nüfus, yüzde 68 oranında Melezler, yüzde 19 Siyahlar ve yüzde 13 Beyazlardan meydana gelir. Jamaika, Bahama Adaları ve Porto Rico’da da benzer bir nüfus yapısı vardır. Karayibler’de, gördüğümüz gibi Siyahlar ve Melezler nüfusun ezici çoğunluğunu meydana getirir. Bu yapı, az sayıdaki Beyaz işgalcinin, Yerli Halkı soykırıma uğrattıktan sonra, kendilerine kalan verimli toprakların işlenmesi için, Afrika’nın Siyah insanlarını buralara köle biçiminde getirmiş olmaları sonucunda oluşmuştur. Düşünebiliyor musunuz, iki mazlum halk zulme ve katliama uğratılıyor, Beyazlar tarafından. Amerika’nın gerçek sahibi olan Kızılderililer öldürülerek yok ediliyor. Gasp edilen arazilerde çalıştırılmak için de Afrika’nın Siyah Halkı tutsak edilip köleleştirilerek Amerika’ya getiriliyor. Özgür yerli Kızılderili Halkın ortadan kaldırılmasıyla boşalan yerler, tutsak edilip köleleştirilmiş Siyah insanlarla dolduruluyor. Üstelik de katledilen ve köleleştirilenlere, “Vahşi”, “İlkel” adı veriliyor. Bu zulmü uygulayanlara da “Medeni Beyazlar” deniyor. Tabiî bu nitelemeleri-adlandırmaları yapanlar Beyazlar’ın kendileridir. Kimin vahşi, kan dökücü-içici, zalim olduğuna artık siz karar verin…”
1998 yılında Chavez başkan seçildiğinde Venezuela ekonomisi çökmüş durumdaydı, Venezuela’nın petrol gelirleri ABD ve İngiliz şirketlerinin kasasına akıyordu, sus payı olarak küçük bir miktarda Venezuela’lı işbirlikçi hain politikacılar ve parababalarına veriliyordu.
“Gerçek adı Hugo RafaelChavezFrias ama onu bütün dünya Hugo Chavez olarak biliyor. O Latin Amerika’nın en göz önünde ve muhalif liderlerinden biriydi. Venezuela’nın devlet başkanlığı koltuğuna 1999’da oturan ve 2013 yılına kadar bu koltukta kalan Chavez, bu dönem içerisinde dünyanın dikkatini daha çok siyasi fikirleriyle çekerken ekonomik anlamda da önemli işlere imza attı.Ücretsiz sağlık hizmetleri, konut ve eğitim olanaklarıyla yoksul halkın sevgisini kazanan Hugo Chavez görev süresince ülke ekonomisinin büyüklüğünü yaklaşık 3,5 katına çıkardı.
AA muhabirinin Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerinden yaptığı araştırmalara göre, ülkenin 1999’da 98 milyar dolar olan Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’sı (GSYH), 2012’nin sonunda 338 milyar dolara yükselirken, bu rakamın 2013 yılının sonunda 350 milyar dolara yaklaşması öngörülüyor.Daha adil, barışçı, eşit ve özgür bir dünyanın ancak sosyalizmle mümkün olacağını savunan ve ABD karşıtlığını her fırsatta dile getiren Chavez, ülkenin kişi başına düşen milli gelirinde de başarılı bir performans sergiledi. Chavez, Venezuela’nın 1999’da 4 bin 132 dolar olan kişi başına düşen milli gelirini de 2012 yılı sonunda 11 bin dolar seviyesinin üzerine çıkarmayı başardı. (13.03. 2013 Milliyet)
Chavez ile birlikte Latin Amerika’da sol rüzgârlar esmeye başladı, Chavez ile birlikte Latin Amerika Halkları uyanışa geçti; antiemperyalist, anti Amerikancı bir dalga yükselmeye başladı. İşte bu uyanış ABD Emperyalistlerine afakanlar bastırmaya yetti, 500 yıldır katliamlar, faşist darbelerle acımasızca sömürdükleri halkların uyanışa geçmesi ve bu uyanışa Bolivarcı Venezuela’nın öncülük etmesi ABD Emperyalistlerinin bu ülkeye yönelik kanlı darbe ve katliam senaryolarını devreye sokmasına gerekçe oluşturdu.
Hatırlanacağı gibi, 17 sene önce, 12 Nisan 2002 tarihinde CIA yönetimindeki karşıdevrimci bir faşist darbeyle Hugo Chavez Yoldaş’ın iktidarını devirme girişiminde bulunmuştu bu alçaklar. Başkanlık Sarayı’nı basıp Chavez Yoldaş’ı alıp götürmüştü CIA, bir adaya. Ve bizdeki TÜSİAD benzeri İşveren Örgütünün Başkanı ve ülkenin en zengin işverenlerinden olan Pedro Carmona’yı da Amerikancı Başkan olarak Başkanlık Sarayı’na oturtmuştu. Venezuela Halkının Chavez’e sahip çıkması ile bu gerici darbe önlenmişti.
Devrim öncesinde, Venezuela’nın muazzam büyüklükteki petrol gelirleri, bütünüyle İngiliz ve ABD petrol şirketlerinin kasalarına akıyordu. Chavez Yoldaş, bu ulusal geliri halka paylaştırdı. Toprak reformu yaptı ülkede. Yoksul köylüyü topraklandırdı. Onlara tarım ekipmanları verdi.
Şehir ve kasabalardaki esnafa iş imkânları sağladı. İşçi Sınıfının yaşam standardı yükseldi. Ve herkese ücretsiz eğitim ve sağlık hizmeti verilmeye başlandı.
Ülkedeki okuryazarlık oranı yüzde yüze yakın bir seviyeye ulaştı. Ve yaşına bakmaksızın herkese temel eğitimden üniversiteye kadar eğitim yapma imkânları sağlandı.10 bin Kübalı doktor Venezuela’ya gelerek halkın sağlık sorunlarının çözümünde çok olumlu roller oynadı. Tabiî bu komünist doktorlar hiçbir ücret almadan halka sağlık hizmeti sundular, hem de en ileri düzeyde.
Ancak emperyalist leş kargaları yaklaşık yüz yıldır Venezuela petrollerinin tadını (karını) almıştı bir kere onu Venezuela halkına, emekçilerine bırakamazdı! Bu gün dünya ekonomisinin damarlarında dolaşan petrol hala en önemli ekonomik ve stratejik kaynak olma özelliğini devam ettirmektedir. Ve petrol rezervleri açısından Venezuela dünyada birinci durumdadır. Chavez ile Bolivarcı Devrim ile kesintiye uğrayan petrol gelirleri tekrar İngiliz ve ABD petrol şirketlerinin kasalarına akmalıydı. Faşist, katil, bunak Trump’un Chavez, Maduro ve Bolivarcı Venezuela düşmanlığının altında yatan gerçekler tam da bu anlatılanlardır, Latin Amerika’nın makus talihidir. ABD-AB Emperyalistleri bu sömürü ve yağma düzeninin ilelebet sürmesini istemektedirler. İşte tam da bu nedenle Maduro’ya, Venezuela’ya düşmandırlar.
Halkçı Kamu Emekçileri olarak ABD-AB emperyalistlerinin Chavez, Maduro, Bolivarcı Venezuela düşmanlıklarının altında yatan gerçekleri çok iyi biliyoruz. Dünya emekçi halkları da artık bu emperyalist çakalların neyi amaçladıklarının farkındalar. O emperyalist çakalların Yugoslavya, Afganistan, Irak, Libya ve son olarak Suriye’ye demokrasi götürüyoruz büyük emperyalist yalanları ile o ülkeleri paramparça ederek milyonlarca insanı katletmişler ve yeraltı ve yerüstü tüm ekonomik değerlerini yağmalamışlar-yağmalamaya da devam etmektedirler.
Halkçı kamu emekçileri olarak meşru seçilmiş Venezuela hükümeti ve halkının yanında olduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz.
Ve inanıyoruz ki Bolivarcı Venezuela Hükümeti ve Halkı bu vatan haini, işbirlikçi faşist Guaidó ve ABD-AB emperyalistlerini yenecektir! (31.01.2019)
Halkçı Kamu Emekçileri