“KHK” adını verdiğiniz Saray Emirnameleriniz bile o trajik sonu yaşamanızı engelleyemeyecek!
Bilindiği üzere ülkemizde 15 Temmuz 2016’da iki Cumhuriyet, demokrasi ve laiklik düşmanı gerici gücün Ganimet Paylaşımı Savaşı yaşandı. Bu savaşta şimdilik iktidarda olan AKP’giller ağababaları ABD tarafından galip getirilirken, 400 civarında vatandaşımız ise hayatını kaybetti ve yüzlerce insan yaralandı.
Antika Tefeci-Bezirgân Sermayenin ülkemizdeki siyasi temsilcisi olan bu güruh için zaten vatan millet, hak hukuk, anayasa, Meclis, insan hakları diye bir kavram yoktur. Onlar toplumu Ortaçağ karanlığına götürecek ümmetçi bir toplum düzeninin özlemi içindedirler. Bu gerici özlemle yanıp tutuşan, AB-ABD Emperyalistlerinin işbirlikçisi AKP’giller, Pensilvanyalı İmam’ın cemaatiyle birlikte Ergenekon, Balyoz vb. CIA operasyonlarıyla kendilerine direnç oluşturabilecek yapıları bir bir tasfiye etmişti. Bunun üzerine AKP’giller bir de 15 Temmuz’daki savaşın zafer sarhoşluğunu yaşayınca artık kendi dinci faşizan sistemini kurdular. Zaten 15 Temmuz da kendi deyimleriyle “Allah’ın bir lütfu” idi. İşte o tarihten bu yana ülkemiz OHAL faşizmi altında KHK’larla yönetilmeye başlandı.
Bu düzende göstermelik bir Meclis vardır. Anayasal, yargısal denetim mekanizması kağıt üstündedir. Tüm kısıtlamalar, engellemeler ve yasaklamalar İşçi Sınıfı ve çalışanlar içindir. OHAL işveren sınıfına yaramıştır. Grevler, toplu gösteriler veya en küçük bir hak arama eylemi OHAL gerekçesiyle yasaklanır. Gerçek yasama, yürütme, yargı mekanizmaları tümüyle bir kişinin yani R.T. Erdoğan’ın emrindedir! Ve elbette hiçbir yargı kararına da uyulmaz. Bu OHAL faşizminde yalnızca R.T. Erdoğan’ın emirleri vardır.
Yalnızca bu gerici vurguncu asalak sınıfın rantlarını koruma ve geleceklerini kurtarma telaşı vardır!
İşte ülkemiz geçen Cumartesi günü yine tek adamın bir gece yarısı çıkarttığı 695 ve 696 sayılı emirnamelerle güne başladı.
Yine binlerce insan Anayasa ihlaliyle uygulanan KHK’ler ile FETÖ’cülük suçlamasıyla belirsiz bir işsizliğe ve hukuksuzluğa mahkûm edildi.
Yeni KHK’ler ile yine kanunla yapılabilecek olan işler KHK ile yapıldı. Sözde taşeron işçiye kadro yasası, Varlık Fonuna dış borç yetkisi verme, Yüksek Yargı Başkanı ailelerine sağlık hizmeti, Şeker Kurumunun kapatılması, Gazi Dayanışma Vakfı, Tersane İşletme A.Ş vb. kurumların kurulması gibi konular bu sefer de başka bir KHK torbasına atıldı.
Hatırlanacağı üzere, 08 Kasım 2016’da yayınlanan 6755 sayılı KHK ile 15 Temmuz’da yaşanan Ganimet Savaşı ve kendi deyimleriyle terör eylemlerinin bastırılması konusunda resmi görev alan kişilerin, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmuyordu. Bu madde resmi kolluk güçlerini ve resmi görev verilenleri kapsıyordu. Fakat yeni KHK’da ise, bu maddeye “sivil” eklemesi de yapıldı.
Şöyle ki;
“Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında da birinci fıkra hükümleri uygulanır.” (696 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 121’inci Madde, 2’nci Fıkra, http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2017/12/20171224-22.htm)
Son KHK’daki madde 121 ile 15 Temmuz 2016 Ganimet Paylaşımı Savaşı esnasında güya FETÖ’ye karşı hareket eden hiç kimsenin bu fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz” deniyor.
Yani R.T. Erdoğan nasıl dokunulmazlık zırhına kendini büründürdüyse kendi dinci faşizan iktidarını korumak için de kendilerini Allah’la, Muaviye-Yezid Diniyle aldattığı kitlelere aynı dokunulmazlık zırhını giydirmek istemektedir. Bu meczuplaştırılmış, Peşaver Medrese tipi eğitimden geçirdiği, zihinlerini dumura uğrattığı, dolayısıyla da bir şekilde kendine bağladığı kitlelere vurun, kırın, öldürün, kesin, ne yaparsanız yapın, size hiç kimse dokunamayacak, hesap soramayacak, adli, idari, cezai hiçbir soruşturmaya uğramayacaksınız, demektedir. Çünkü sizler bunu benim iktidarım için yapıyor olacaksınız, demektedir.
Diğer bir deyişle T. Erdoğan, bu topraklarda hiç de yabancısı olmadığımız kendi Kontrgerilla örgütünü hayata geçirmek istemektedir.
Velhasılı; hem resmi koruyucularına, hem sivil koruyucularına, eksiksiz bir şekilde her türden suç işleme serbestisi tanıyor R. Tayyip Erdoğan bu fermanlarıyla.
Ama bu yaşadıklarımız ve yapılanlar hiç de bize yabancı gelmiyor. Biliyoruz ki Tarihteki tüm faşist diktatörler, tiranlar aynı şekilde davranmıştır. Örneğin Hitler ve Nazi liderlerinin de paramiliter bir cinayet ve katliam örgütü olan SS’leri ve SA’ları olmuştu. Fakat bunlar bu diktatörleri trajik sonlarıyla karşılaşmaktan kurtarabildiler mi?
Hayır.
Tarihin tekerleği tersine döndürülemez. Tarih sayfaları direnenlerin zaferleriyle doludur.
27 Aralık 2017
Halkçı Kamu Emekçileri