DOLAR 38,2552 0.34%
EURO 43,8333 0.15%
ALTIN 4.075,240,33
BITCOIN 32427840.92495%
İstanbul
12°

AZ BULUTLU

SABAHA KALAN SÜRE

Köy Enstitüleri’nden miras devraldık: Öğretmen Ders Verir!
106 okunma

Köy Enstitüleri’nden miras devraldık: Öğretmen Ders Verir!

ABONE OL
17 Nisan 2025 10:48
Köy Enstitüleri’nden miras devraldık: Öğretmen Ders Verir!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Köy Enstitüleri… Günümüzde hala efsane olarak hatırladığımız ve anlattığımız bu eğitim devrimimiz sadece 10 yıl ayakta kalabildi aslında. Emperyalistler ve yerli uşakları yaşatmadılar Köy Enstitüleri’ni… Çünkü bu kurumlar onların çıkarlarına hizmet etmiyor, azgın sömürü çarkına taş koyuyordu. Derhal buna bir son verilmeliydi.

    Köy Enstitüleri ile yoksul ve okul yüzü görmemiş köy çocuklarının hayatı değişti. Kızlar ve erkekler bir arada eğitim gördüler. Tarımdan sanata, edebiyattan inşaata, halk oyunlarından hayvancılığa çok yönlü bir eğitim aldılar. Eğitim içinde üretim, üretim içinde eğitim şiarıyla ilerlediler. Ruh bilimini, toplum bilimini, eğitim bilimini, birlikte aynı yemeği yemeyi, eleştiri özeleştiri toplantılarıyla demokrasiyi ve en çok da özgüven ve cesareti öğrendiler. Fakir Baykurt, Ümit Kaftancıoğlu, Mahmut Makal, Talip Apaydın, Mehmet Başaran oldular sonra. Nice yazarlar, müzisyenler, profesörler yetişti bu eğitim kurumlarında.

      Oradan mezun olan öğrenciler bir meşale oldular; yakmaya ve aydınlık saçmaya yayıldılar ülkemin dört bir yanına. Hem de yine kendi yaptıkları tahtadan bavulları ve heybelerindeki tüm heyecanlarıyla. Cumhuriyeti, Mustafa Kemal’i, devrimleri, yaşadıklarının kader olmadığını ve her şeyi başarabilecek güce sahip oldukları mesajını verdiler o çocuklara. Sporla bedenleri sanatla ruhları beslendi o çocukların.

       Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un bin bir emekle ve ideallerle kurdukları Köy Enstitüleri 1954 yılında ne yazık ki “dışarıdan ve içerden” tamamen yıkıldı. Hikmet Kıvılcımlı’nın Türkiye Köyü ve Sosyalizm adlı eserinde belirttiği gibi on binlerce Köy Enstitülü öğrenci “gökte yaralanmış kuşlar gibi” kan içinde yerin dibine doğru düşürüldü. Ve ardından “insafsız avcı”nın yeraltında olgunlaştırdığı İmam Hatip Okulları 846 öğrencisi ile yükselişe geçti.

    Şimdilerde ise birçok Köy Enstitüsü yerinde duruyor; ancak adeta ibreti alem olsun diye çürümeye terk edilmiş bir halde. Yabani otlar yükselmiş dersliklerde ve bahçelerinde. Duvarlarında küfürlü yazılar…  Öyle bir aydınlanma yarattı ki bunca kısa bir zaman içinde; intikam bitmedi, bitmez ülkemi Ortaçağ karanlığına boğmak için mücadele edenlerde!

     1950’lerden sonra ekonomi ve siyasetle birlikte ne yazık ki dört bir koldan Emperyalizmin güdümüne girdik. Eğitim alanı da bundan nasibini aldı. İmam Hatip okullarının sayısı hızla arttı. Yabancı uzmanlar adı altında “CIA Ajanları”ndan geçilmez oldu Milli Eğitim Kurumlarımız.

     Yeşil Kuşak, Ilımlı İslam, Büyük Ortadoğu Projesi derken bugünlere gelindi. Eğitim sistemimiz kerte kerte çökertildi. Ortaçağcı gericiliğin ve Emperyalizmin kıskacına sokuldu. ÇEDES, Tarikat ve Cemaatlerle yapılan sözleşmeler ile çocuklarımız düşünemez, soramaz, sorgulayamaz oldular.   Öğretmenlik Meslek Kanunu ve Öğretmen Akademileri ve en son Proje Okulu diye adlandırılan, aslında Türkiye’nin en köklü ve başarılı okullarına yapılan atamalar ile okullarımızın içi boşaltıldı. İlerici devrimci eğitim emekçileri kadro dışı bırakılıp tayine zorlandı. Hatta il emri ile 2 saatlik uzak bir ilçeye de kolaylıkla gönderilmelerinin yolu açıldı. Bunun adı düpedüz sürgündür. Peki, bu öğretmenlerimizin yerine kimler geliyor? Tahmin etmek zor olmasa gerek… Hiçbir kriterin olmadığı Proje okul atamalarında, oraları da ele geçirmek için Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in canı kimi isterse o geliyor. Yani AKP’giller İktidarı diyor ki bana biat edeceksin. Dediklerimi harfiyen uygulayacak, yaptıklarıma ses çıkarmayıp hatta alkış tutacaksın. Kabul etmezsen her türlü baskıya, zulme hatta işinden olmaya bile hazır ol.

    Peki öyle mi oldu? Aslında uzun bir süredir geçim sıkıntısıyla, yoksullukla cebelleşen halkımız; geleceksizlikle, hayalsizlikle boğuşan, sınavlar yolunda yarış atına döndürülen, en güzel yıllarını yaşayamayan gençliğimiz UYANIŞA geçti. Özellikle 19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve tutuklanması ile başlayan süreç, hız kazanarak devam ediyor. Hem faşist baskılar dozunu arttırıyor hem bunun karşısında yükselen sesler artıyor. Halkımız ama özellikle liseli, üniversiteli aydın gençliğimiz korku kalelerini yıktı. Onlara kölelik düzenini dayatan, nefeslerini kesen, umutsuzluğa sürükleyen bu düzene başkaldırdı. Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın ölümsüz önderi Mustafa Kemal’den devraldıkları bağımsızlık bayrağıyla kararlıca ilerliyorlar. Bugün de dereceler yaparak girdikleri okullarda sürgün edilen öğretmenlerine sahip çıkıyorlar.

      AKP’giller iktidarına direniyorlar, direniyoruz. Laik, bilimsel, demokratik, eşit ve parasız eğitim için en önde mücadele etmeye devam ediyoruz. Köy Enstitülü bir öğretmen ve devrimci öğretmen hareketinin önderlerinden olan Fakir Baykurt’un dediği gibi; “ Öğretmenler egemen sınıfların emir kulu ya da yönetici tabakaların çocuk avutucuları değildirler. Öğretmen el açmaz, öğretmen boyun eğmez, öğretmen yalvarmaz, öğretmen ders verir.” Burada da söylenildiği gibi biat etmemizi bekleyen çok bekler. Çünkü özgürlük ve bağımsızlık bizim de karakterimizdir! (17.04.2025)

Halkçı Kamu Emekçileri

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r