Birleşik Kamu İş Konfederasyonumuz 6. Olağan Genel Kurula gidiyor.
Nasıl bir ortamda gidiyoruz Genel Kurula?
ABD-AB Emperyalistleri, dünyayı gönüllerince sömürebilmek için 1000 devletli şehir devletlerine dönüştürme projesi sonucu ülkeleri işgal ediyor, bölgesel savaşları kışkırtıyor, yıllarca kardeş gibi bir arada yaşamış Halkları birbirine düşman ediyor, katliamlar yapıyor. Bu hain amaçla Ortadoğu’da uygulamaya koydukları ve ülkemiz için Yeni Sevr anlamına gelen Büyük Ortadoğu Projesinde, BM üyesi meşru Suriye devletini yıkarak ve Beşşar Esad liderliğindeki BAAS iktidarını çökerterek yeni bir aşamaya geçmişlerdir. Artık sınırlarımızda Ortaçağcı yeni bir Afganistan demek olan HTŞ ve Amerikancı Burjuva Kürt hareketini oluşturan PKKistan yer almaktadır. Ve Büyük Ortadoğu Projesi’nde şimdi sırada İran ve Türkiye vardır.
Ülkemizi 22 yıldır yöneten ve Emperyalist bir proje ile ülkemizin başına çökertilen yüzyılın felaketi AKP iktidarı, Antiemperyalist Birinci Kuvayimilliye Savaşı’mızın zaferi üzerine kurulan Laik Cumhuriyet’imizi yıkarak ülkemizi Ortaçağın karanlıklarına sürüklemekte, 1400 yıl öncesinin Köleci Arap Toplumunun gelenek ve göreneklerini ülkemiz insanına dayatmaktadır. Kısacası ülkemiz hızla Ortaçağcı Faşist Din Devletine dönüştürülmektedir. Nerdeyse her gün ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e sövgüler düzülmekte, öte yandan Mustafa Kemal’i savunmak suç haline getirilmekte, “Mustafa Kemal’in Askeriyiz” diyen genç teğmenlerimiz cezalandırılmaktadır.
Okulöncesinden üniversitelere varıncaya tüm eğitim kurumlarımız medrese haline getirilmiş, tek tanrısı Para Tanrısı olan, insanlıklarından çıkmışların iktidarının çökerttiği, özelleştirilen sağlık sisteminde palazlanan “Yenidoğan Çetesi”ne bebelerimiz kurban verilmiştir.
Son üç yılda daha da artan ekonomik kriz, işsizlik ve pahalılık cehennemi, insanlarımızı intihara sürüklerken, iş bulabilen işçilerimiz-emekçilerimiz de sefalet ücretine mahkum edilmektedir. İşçilerimizin anayasal hakları olan örgütlenme hakkına, grev hakkına hukuksuzca el konulmakta, en temel hakları yasaklanmakta, adeta ölüme mahkûm edilmektedir.
Bu koşullar altında, son üç yıl içinde üçüncü konfederasyon haline gelmemize rağmen, gerçek mücadeleci bir emekçi sendikaları konfederasyonu haline gelemedik. Konfederasyon içinde, eleştiri-özeleştiri mekanizmaları işletilmediği için kendimize çeki düzen veremedik.
Geçen kongrede MYK’ya seçilen arkadaşlarımızın hemen milletvekilliği adaylığına soyunmaları, konfederasyonumuzun bütünleşmesinde sorunlar yaratmıştır. Kongrelerimizde bu konunun eleştirisini çok yapıyoruz ancak bugüne kadar olumlu hiçbir değişiklik göremediğimiz gibi Konfederasyonumuz daha da geriye düşen davranışlar sergilemektedir. Sendikalar makam, koltuk ve siyasete atlama tahtası değildir. Sendika yöneticiliği bir ikbal kapısı değildir. Son üç yılda Eğitim İş ve Tüm Yerel Sen sendikalarımız dışındaki sendikalar yüzde bir ve yüzde iki barajlarıyla uğraşmak zorunda kalmışlardır.
AKP’giller’in sendikaları sarılaştırmanın, yandaşlaştırmanın bir aracı olan Toplu Sözleşme ikramiyesi uygulaması, sendikal mücadelemizin önündeki en büyük engellerden birisidir. Üyelerimize bu konuyu doğru bir şekilde anlatmak zorundayız.
Sarı Sendikacılık ülkemiz emekçilerinin örgütlenmesindeki en önemli engeldir. Kamu işyerlerinde yandaş sarı sendika yöneticilerinin aynı zamanda sendika şube başkanı, sendika yöneticisi olduğu bir dönemden geçiyoruz. ILO ilkelerini ve evrensel hukuk kurallarını hiçe sayan bir sendikacılık düzeninde yaşıyoruz.
Dolayısıyla sendikalarımız ve konfederasyonumuz gerçek anlamıyla Devrimci Sınıf Sendikacılığı ilkeleriyle donanıp mücadeleye atılmalıdır. Sadece kendini ekonomik mücadele ile sınırlayan bir sendikal mücadele değil, artık gün geçtikçe yaklaşan BOP çerçevesinde ülkemize biçtikleri ve bu toprakların en az üç parçaya bölünmesi demek olan Yeni Sevr tehlikesine karşı aktif bir mücadele yürütmelidir. Çünkü şu bir gerçekliktir ki ABD Emperyalist Haydutlarının bu aşağılık projesi yaşama geçtiği zaman sendikal mücadelenin de bir anlamı kalmayacaktır.
Bizler Halkçı Kamu Emekçileri olarak, TÖS’den, TÖB-DER’den beri, kamu emekçilerinin geleneğini temsil eden, Devrimci Sınıf Sendikacılığını mücadelesine temel alan bir sendikal anlayışı temsil ediyoruz. Ve bu mücadelenin olmazsa olmazları olarak gördüğümüz Antiemperyalizm, Antifeodalizm ve Antişovenizm ilkelerini savunuyoruz. Bu ilkeler doğrultusunda her anlayışla ortaklaşabileceğimizi bildiriyoruz. Bizler Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızı örgütleyen, Laik Cumhuriyetimizi kuran Kuvayimilliyenin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’lerin devamcıları, Tam Bağımsız Türkiye idealinin savunucuları İkinci Kuvayimilliyecileriz. Tüm Emekçi Sınıfların birlikte mücadelesini savunuyor ve 1 Mayıs’ların; İşçi Sınıfımızın ve Devrimcilerimizin 1977 1 Mayıs’ında kanlarıyla vatan yaptığı Taksim Vatanımızda özgürce kutlanması için mücadele ediyoruz. Günümüzde ABD ve AB Emperyalizme karşı Emekçilerin Uluslararası Dayanışmasının çok önemli olduğunu ortaya koyuyor, sınıf uzlaşmacısı uluslararası sendikal yapılara karşı mücadeleyi ve sınıf temelli sendika ve federasyonlar ile iletişim ve dayanışma içerisinde bulunmayı savunuyoruz.
Ülkemizi çok zor günlerin ve çetin mücadelelerin beklediği şu dönemde bilimli, bilinçli, inançlı, kararlı, cesaret vatanına sahip ve bu çetin mücadelenin ağırlığını kaldırabilecek Birleşik Kamu İş’lilerle bu sürecin üstesinden gelinebilir. Tüm Kamu Emekçilerini hiçbir şekilde kategorize etmeden; dil, din, ırk, siyasi görüş farkı gözetmeden, en geniş biçimde kucaklayacak, ekonomik, demokratik haklarımızın peşinden koşacağız.
Konfederasyonumuzun saygıdeğer Delegeleri:
Bizler Halkçı Kamu Emekçileri olarak ABD ve AB Emperyalistlerine, Yerli Satılmışlara,
İnsanlığı Ortaçağ Karanlığına götürmeye yeminli Ortaçağcı Şeriatçılara karşıyız ve halk düşmanı bu güruha karşıda bilimli-bilinçli-inançlı-kararlı mücadele veriyoruz yıllardır. Korkmadan, bıkmadan, yılmadan. Hep vereceğizde.
Şu çok iyi bilinmelidir: Mücadele örgütlenmeden, mücadele yükseltilmeden, kaybettiğimiz Laik Cumhuriyet’in hiçbir kazanımını geri alamayız. Çünkü Kuvayimilliyeci Atalarımız ve önderi Mustafa Kemal, bu vatanı savaşarak, mücadeleyi her alanda yükselterek kurdular. Laik Cumhuriyet 29 Ekim 1923’de bir günde kuruluvermedi. Arkasında Emperyalist Yedi Düvele karşı 4 yıl süren bir savaş var. Arkasında kan var, gözyaşı var, acılar var. Arkasında Kara Fatmalar, Halime Çavuş’lar, Nezahat Onbaşı’lar, Şerife Bacı’lar var. Arkasında Vatan aşkını söylemekten ve gereğini yapmaktan korkar hale gelmektense ölmeyi yeğ tutan Kuvayimilliyeciler var. Ve arkasında “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” diyerek Antiemperyalist Kurtuluş Savaşımıza önderlik eden Başkomutan Mustafa Kemal var.
Değerli Mücadele Arkadaşlarımız:
BOP hızla yaşama geçiriliyor. Evet BOP’un kilit ülkesi Türkiye. Ama hedeflerine doğru hızla ilerleyen ABD Uşağı BOP’çu hainlere diyoruz ki, erken bayram etmeyin. Mustafa Kemal Geleneği ve biz Gerçek Devrimciler, İkinci Kurtuluş Savaşçıları var olduğu sürece bu halka hiçbir güç diz çöktüremez.
Böyle bir Öndere ve onun geleneğine sahip bir ordu ve halk; asla yenilemez, teslim alınamaz…”
Emekçiyiz, Haklıyız, Kazanacağız!
Yaşasın Devrimci Sendikal Mücadelemiz!
Yaşasın Birleşik Kamu İş!