27 Mayıs Politik Devriminin ürünü olan 1961 Anayasası, Üniversitelerin özerk, demokratik, bilimsel kurumlar olmasını anayasal güvence altına almaktaydı. Şöyle demekteydi 61 Anayasasının 120. maddesi :
“Üniversiteler, ancak Devlet eliyle ve kanunla kurulur. Üniversiteler, bilimsel ve idari özerkliğe sahip kamu tüzel kişileridir.
Üniversiteler, kendileri tarafından seçilen yetkili öğretim üyelerinden kurulu organları eliyle yönetilir ve denetlenir; kanuna göre kurulmuş Devlet üniversiteleri hakkındaki hükümler saklıdır.
Üniversite organları, öğretim üyeleri ve yardımcıları, Üniversite dışındaki makamlarca her ne suretle olursa olsun, görevlerinden uzaklaştırılamazlar.
Üniversite öğretim üyeleri ve yardımcıları serbestçe araştırma ve yayında bulunabilirler.
Üniversitelerin kuruluş ve işleyişleri, organları ve bunların seçimleri, görev ve yetkileri, öğretim ve araştırma görevlerinin Üniversite organlarınca denetlenmesi bu esaslara göre kanunla düzenlenir.”
27 Mayıs Anayasası aynı zamanda halk çocuklarının üniversite düzeyinde bilimden ve bilimsel eğitimden yararlanmalarının, işçilerin ve eğitim-bilim çalışanlarının örgütlenmelerinin de önünü açan bir anayasa idi. Halk çocuklarına barınma ve maddi katkı olanakları sağlayan Kredi ve Yurtlar Kurumu bu anayasanın ürünüdür. DİSK, 61 Anayasasının ürünüdür. Eğitim ve Bilim çalışanlarının gururla andığı ve Eğitim-İş olarak tarihsel mirasını sahiplendiğimiz TÖS, 27 Mayıs Anayasasının ürünüdür.
Ancak içinde bulunduğumuz Parababaları düzeni, 27 Mayıs Anayasasının izlerini hayatın her alanında silmeye çalışmaktadırlar. İşte 12 Eylül faşizminin ürünü olan YÖK ile de hedefledikleri bu olmuştur.
Ancak halkın mücadele gelenekleri ve tarihi yok edilemez. Hele hele tüm baskılara, zulümlere, acılara karşı yüreklice dik durabilen onurlu eğitimcilerin ve bilim insanlarının mücadele gelenekleri hiç yok edilemez. Bizler bu geleneğin mirasçıları ve devamcılarıyız. Kubilay’ın, Hasan Ali Yücel’in, Tonguç Baba’nın, Fakir Baykurt’un, Talip Apaydın’ın, Muammer Aksoy’un, Tütengil’in, Bahriye Üçok’un, Server Tanilli’nin, Rennan Pekünlü’nün ve daha nicelerinin yaktığı ateş yanmaya devam ediyor. Ve adımız gibi eminiz ki o ateş bir gün volkan olup patlayacak!
Halkçı Kamu Emekçileri