Aylardan Ekim…
Mevsimlerden Sonbahardı…
Güz yaprakları yeni bir doğumu muştuluyordu…
Bir Ulusun Yedi Düvel Emperyalistlere karşı top yekun verdiği Kurtuluş Savaşı’nın kazanıldığı günlerin haklı gururunu yaşayan Anadolu’da …
Günün adı :Cumhuriyet
Ülkemizi 29 Ekim 1923 ‘te tekrar aydınlığa kavuşturan güneşin adı ise: Mustafa Kemal Atatürk’tü…
Tam 99 yıl geçti ; Ortaçağ karanlığını yırtarak Cumhuriyeti bizlere armağan eden Mustafa Kemal’in özgür ülkesinde nefes almaya başladığımız günün üzerinden.
İnsan nasıl doğduğu günü unutmazsa bir ulusun tarihinde de bağımsızlık için verilen şanlı mücadele ve kurtuluşun hikayesi de unutulmayacak kadar değerlidir.
O tarih ki mazlum halklara örnek olmuş, destansı bir bağımsızlık savaşıdır.
O savaşın tacı da 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilerek Ankara’da halkımızın başına takılmıştır.
Cumhuriyet Tacı’nın anlamı bu nedenle çok büyüktür.
Uyuyan milletlerin ya öleceğini ya da köle olarak uyanacağını bilen Mustafa Kemal ve silah arkadaşları esaret altında yaşamaktansa ölmeyi yeğleyerek, Anadolu halkıyla birlikte Kuvayimilliye direnişlerini örgütlediler. O büyük zafere böyle ulaşıldı.
Ancak Kurtuluşa giden yol kolay olmadı tabii ki. Yol uzun, bir o kadar da zordu. Çünkü dünyanın en büyük emperyalist devleri çökmüştü Anadolu’nun üzerine. Yoksul Anadolu halkı ise saltanat düşkünü Vahdettin eliyle sömürgecilerin insafına terk edilmiş durumdaydı. Sevr Antlaşmasını harfiyen uygulayan padişah, ordunun dağıtılmasına ve silahların toplanmasına ses çıkarmamıştı. Vatanın düşman postalları altında ezilmesine göz yumarak ihanetlerin en büyüğünü yapmıştı.
Mustafa Kemal bu gidişi ve teslimiyeti asla kabul etmedi. İstanbul’da işgal kuvvetlerinin donanmasını görünce “Geldikleri gibi giderler “ diyerek Anadolu’nun işgaline en başından bağımsızlığa olan tüm inancıyla karşı durdu.”Bağımsızlık Benim Karakterimdir” ülküsü Mustafa Kemal’in Cumhuriyete giden yolda Kurtuluş pusulası oldu ve 1919’da Samsun’da yaktığı bağımsızlık meşalesini 1923’te Cumhuriyetle taçlandırdı. Cumhuriyet Tacı’nın büyüklüğü oradan geliyor.
Birinci Kuvayimilliye Savaşçı’larının önderliğinde verilen büyük mücadele ile vatan toprağının düşman postalları altında ezilmesine izin verilmedi.
Bizlere bırakılan mirasın sorumluluğu dün gibi yakıcı ve ağırdır. Cumhuriyet bizim öz evladımızdır. Onu koruyup yüceltmek bugün biz İkinci Kuvayımilliye Savaşçıları’nın en birinci görevidir.
Cumhuriyete sahip çıkmak istiyorsak Mustafa Kemal’in Gençliğe hitabesindeki uyarılarını bugün tekrar hatırlayıp gereğini düşünmek zorundayız. Neydi o sözler,”“cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir”ve “memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.”
Bugün memleketimizin içine düşürüldüğü ahval ve şerait tam da bu durumu işaret ediyor. ABD-AB Emperyalistleri Yeni Sevr’e sürüklüyor ülkemizi. Günümüzdeki yerli işbirlikçileri, 20 yıldır ülkemizin üzerine karabasan gibi çöken AKP’giller, yerli ve yabancı Parababalarına peşkeş çekilmemiş ne bir doğal kaynak ne de kamu malı bıraktılar. Cumhuriyetin bizlere bıraktığı sayısız değerli mirası birer birer elimizden aldılar. 99 yıl önce canla başla, kanla, terle yaşam verilen bu çınarın, bugün dalları bir bir kırılıyor. Köklerinden kazıyarak kurutulmak isteniyor Laik Cumhuriyet, ona her daim düşman olan Ortaçağcı gericilik tarafından. Laiklik olmadan Cumhuriyetin bir anlamı kalır mı hiç?
En çok da kadınlarımız mağdur oluyor bu gidişten. Çünkü Laiklik en çok da kadının özgürlüğüdür. Kadınlara seçme ve seçilme özgürlüğünü 1934’te tanıyan Cumhuriyet aynı anda peçeyi, sarığı da kaldırarak kadını, erkeği çağdaş giysilerle tanıştırmıştı.
Bugün Siyasal İslam’ın simgesi olan türbanın toplumsal ve kamusal alanda “kıyafet özgürlüğü, kadının özgürlüğü” naralarıyla meşrulaştırılması Cumhuriyetin kalbine sokulmuş bir hançerdir.
Tarihi hatırladığımızda ülkemizde kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkı tanınmasından sonra İngiltere’de kadınlar sokaklarda bu hakları kazanabilmek için eylem yapıyorlardı. İngiltere’de kadınların düzenlediği mitingde taşıdıkları pankartta aynen şunlar yazılıydı: “İngiliz kadınlar, Türk kadınlardan daha az mı değerli?”
Evet, Laik Cumhuriyet kadınlarımıza önce özgürlüğü, hayatın her alanında özgürce var olmalarını, kendilerini değerli hissetmelerini, özgüvenli olmalarını sağladı. İşte bu yüzden Cumhuriyet en çok kadın demek!
Bu nedenle kadınlarımız, Cumhuriyetin onlara sağladığı kazanımları asla unutmayacaklar ve onlardan asla vazgeçmeyeceklerdir.
Cumhuriyeti yaşamak ve yaşatmak 100.yaşına girecek çınara su vermekle, onu koruyup tekrar eski güçlü haline dönüştürmekle mümkün. Bu da ancak İkinci Kurtuluş Savaşı’nı vermeyi göze alanlarla olur. Emperyalistlere ve onların bugünkü yerli işbirlikçilerine karşı Mustafa Kemal’in “Ya İstiklal Ya Ölüm” şiarı ile cepheden tavır almak ile olur. Laik Cumhuriyeti sonuna kadar savunmakla olur.
Cumhuriyet, özgürce düşünen, sorgulayan, biat etmeyen ve yüzünü hep ileriye dönmüş Mustafa Kemal’in “Tam Bağımsızlık” ülküsünden zerrece esnemeyenlerin sonsuz aşkıdır. Köydeki bir kız çocuğuna eşit bir şekilde okuma fırsatı verilerek onu Anadolu’nun en ücra köşesinde olsa bile sanatla, sporla, bilimle kuşatabilmektir mesela. Bir asır bizlere yol gösteren bu ulu çınarı bizlere armağan eden Mustafa Kemal’i her mevsim anmamız ondandır.
Ülkesinin bağımsızlığı için ömrünü veren ve dünyanın önünde saygıyla eğildiği kahraman önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün mirası, bugün biz İkinci Kurtuluş Savaşı’na gönül vermiş Halkçı Kamu Emekçilerine yol göstermeye devam ediyor.
Bizler Atamız gibi;
Şartlar ne olursa olsun yüzünü aydınlıktan çevirmeyen,
Gerçeklere sırtını dönmeyen,
Duruşunu değiştirmeyen,
Her devrin adamı olmaktansa
Ustamız Hikmet Kıvılcımlı’nın dediği gibi;
“Türkiye’de Cumhuriyet demek, Türk Milletinin bağrına oturmuş olan emperyalizmle Saltanat’a karşı kurduğu bir savunma kalesi demektir.”
Sözlerini ilke olarak benimsemiş ,
Yüreği Cumhuriyet sevdası ile atan
İkinci Kuvayimilliye Savaşçı’larıyız.
Bu inanç ve kararlılıkla Cumhuriyetimizin 99. yılını kutluyoruz! (29.10.2022)
Halkçı Kamu Emekçileri