1857’de ABD’li dokuma işçisi kadınlar, “eşit işe eşit ücret” ve “8 saatlik iş günü” talepleriyle greve çıktılar. Patron tarafından fabrikaya kilitlenen kadınlar çıkan yangın sonucu yakılarak katledildiler. 129 can… İşte bugünün adıdır 8 Mart. Sömürüye başkaldırının adıdır. Kanla, işçi kadınların canıyla yazılmıştır İşçi Sınıfının şanlı mücadele tarihi sayfasına.
Emperyalizmin azgın dünyasında özü unutturulmaya çalışılıyor bugünün. Firmaların bir takım indirimleri, hediyelik eşyalar, çiçekler derken yaşanan tüketim çılgınlığı sonucu kârlarına kâr katıyor Parababaları 8 Mart’larda.
Peki, kadınlar olarak gerçekte yaşadığımız nedir?
Yoksulluktur, açlıktır, çocuklarımızın gözü önünde ve çığlıkları arasında öldüresiye dövülmektir sokak ortasında. Katledilmektir payımıza düşen. Yatak odasıyla mutfak arasında gidip gelmeye mecbur bırakıldığımız bir yaşamdır. Fabrikalarda hem kadın hem işçi olduğumuz için çifte sömürüye tabi tutulmaktır. Tarlada güneşin bağrında üç kuruşa sırtımızda bebemizle köle gibi güvencesiz çalıştırılmaktır. Kader diye budur sunulan bize… Böyle gelmiş böyle gider dedikleri budur…
Kadınlar Tarih boyunca ilerici mücadelelerde hep en ön safta yer almışlardır. Tüm devrimlerde kadın en cesaretli, en fedakâr ve en öndedir. Bu, dünyada başarıya ulaşmış tüm devrimlerde de böyledir; Kurtuluş Savaşı’mızda da. Destanlaşmıştır kadınlarımız…
Bizler, kadın sorununu bir “erkek sorunu” olarak tanımlayan ve sömürü düzeniyle bir ilgisi olmadığını savunan Feminizmle de, erkeğin dört eşinden biri olmayı uygun gören ve kadını bedenen, zihnen hapseden Şeriatla da bu sorunun çözülmeyeceğini çok iyi biliyoruz. Kadın, sömürünün, ezen ve ezilenin olmadığı bir yaşamda, sınıfsız bir sosyal düzende kurtulacaktır… Bu kurtuluş da ancak ve ancak İşçi Sınıfının İktidarı ile, Devrim ile, Sosyalizm ile mümkün olacaktır. (08.03.2021)
Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
Her Gün 8 Mart Her Gün Mücadele!
Halkçı Kamu Emekçileri