“Prof.” “Dr.” Ebubekir Sofuoğlu; yandaş, AKP’gillerin borazanı, iftiralarıyla, yalanlarıyla, hırsızlıkları aklamalarıyla, Mustafa Kemal’e ve Birinci Kuvayimilliyecilere düşmanlıklarıyla “nam” salmış, CIA İslam’ının sesi ve yayıcısı AKİT TV’de söylediği ve gerçek kişiliğini, yani gerici yüzünü yansıtan sözlerle oturdu gündeme.
Aslında şaşırmamak lazım, bu insan müsveddesinin, daha öncesinden söylediklerini görünce, şimdi söylediklerine. CIA İslamı’nın profesörüne yakışan şeyler söylüyor aslında.
“Google’ı II. Abdülhamid buldu” diyen bir “Üniversite Hocasından” herhalde bilimsel bir söylem beklenemez.
Bununla da bitmedi bu “adamın” herzeleri.
“Kıyamet alametleri!
“Mesela; Alkol gurmeliği gibi bir festivalde de finale kalan bir başörtülü görecek miyiz?
“Fahri Kainat Efendimiz SAV: ‘Faydası ilimden Allah’a sığınırım’ buyurmuş.
“Kaçtır söylüyorum: Bunlar bizden değiller ve bunların erkek versiyonlarını da bizden sanmayın!”
Dördüncü tür yaratık kusuyor bütün gerici düşüncelerini. Bu söylemlerinden belli ne kadar liyakat sahibi olduğu. Bu gerici söylemlerinden belli kadına bakışı, sanata bakışı, insana bakışı.
AKP’gillerin bu İŞİD kafalı sapık profesörünün AKİT Televizyonunda söyledikleri, Üniversitesine, Üniversitelere bakış açısını da ortaya koyuyor. Bu “Adamın” Üniversiteden anladığı medrese. Her ne kadar milletvekili adaylığını koyduğu AKP’giller Üniversitelerden bilim üretimini kaldırıp, yerine hurafe üretimini koymuşsa da bu İŞİD kafalıya yetmiyor, yeterli gelmiyor bu. Ona göre, adı üniversite olursa burada “fuhuş olur, etrafında fuhuş yuvaları oluşur”. Ortaçağcı birinin anlayışı bu. Bu bilim düşmanı sözde profesörün AKİT Televizyonunda söyledikleri de, gelen tepkiler üzerine söyledikleri de ortaçağcı bakış açısını yansıtıyor.
Bu ortaçağ özlemcisi kendisini çok net ortaya koyuyor aslında:
“Ben üniversite ile ilgili açıklama yapıyorum, yanımdaki konuk sözümü kesiyor işte üniversite şehrin yapılarına katkıda bulunuyor derken, yapılar diyor ben o yapılar diyerek üniversite olayı bitiyor, o özne ile açıklamaya başlıyorum. Ben üniversiteyi anlatmıyorum ki orada ve üniversiteyi anlatmadığımı devamında söylüyorum, apartlar diyorum. Ondan sonra gidin emlakçılar, komşular size anlatsın diyorum. Emlakçılar, komşular üniversiteyi ne bilir. Çok ilginç yani, özür dileyecek bir şey yapmadım ki ben, şu sözü söylemedim, söylemediğim için özür dilerim, böyle bir şey olabilir mi?”
Pişkin mi pişkin gerici. Şimdi Üniversiteler için söylememiş oluyor bu sözleri. Biri diyor ki “Üniversiteler etrafındaki yapıları geliştiriyor”, bu da itiraz ediyor; “yok yapıları değil fuhuşu geliştiriyor”. Bir de utanmadan “gelin gezdireyim” diyor.
Ne diyelim Allah ıslah etsin.
Bu insanımsı da AKP’gillerin Üniversite kolundan. Dolayısıyla bunların Üniversite Hocalığına da bakışları AKP’gillerin demokrasiye bakışları gibidir. AKP’gillerin Reisi de Demokrasiyi hedeflerine ulaşıncaya kadar binecekleri bir tramvay olarak görüyordu. Bunlar için de Üniversitelerde hocalık yapmak, kendi gerici ideolojilerini yaymak için bir araçtır, bindikleri bir tramvaydır.
Bu tip dördüncü bir tür yaratık haline getirilmiş kişiler, 3 ile 12 yaşları arası beyinleri ortaçağcı hurafelerle doldurularak heba edilmiş, insanlıktan çıkarılmış, insan-hayvan-bitki-doğa düşmanı olarak insanların içerisine salınmış ve CIA İslam’ının hizmetkârı haline gelmişlerdir ne yazık ki.
Sofuoğlu gibilerinin ataları da, Köy Enstitüleri gibi bir aydınlanma hareketini baltalamak için, üstelik de her zaman başvurdukları bir yöntemle bütün güçlerini seferberlik etmişlerdi. Aydınlık üreten bu okullarda fahişelik yapıldığı yalanlarını yayarak halkımızı kışkırtmaya kalkmışlardı. Amaçlarına da ulaştılar gericiler. Laik Cumhuriyetin en önemli eğitim deneyimi olan Köy Enstitülerini önce tırpanladılar, 1954’de de tümden kapattılar.
Bu 4. tür yaratıkların bu tarz höykürüşleri aslında kendi pisliklerini örtmek için çok sık kullandıkları bir yöntem. Kendi pisliklerini bastırmak için, örtmek için daha çok iftira atıyorlar, daha çok yalan söylüyorlar.
Bunlardır; kuran kurslarında çocuklara tecavüz edip, sonrasında bir kereden bir şey olmaz diyenler.
Bunlardır; tarikatlarda kadınları istismar edenler, kadınlara tecavüz edenler.
Bunlardır; her biri yılan yuvası olan tarikat ve cemaatlerinde birbirleriyle sapık, sapkın ilişkilere girenler.
Bunlardır; küçük kızlarına şehvet duyanlar, analarının dizine yatmayı günah görenler.
Maalesef 1950’den bugüne kadar Muaviye-Yezit İslam’ı, günümüzdeki adıyla CIA İslam’ı AB-D Emperyalistleri ve yerli satılmışlar tarafından adım adım yerleştirildi. Mazlum Halkların Emperyalizme karşı ilk zaferi Çanakkale Zaferi’nin, Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın intikamını almak için, insanlarımızı düşünemez, sorgulayamaz hale getirmek için okullarımızı Peşaver Medreselerine dönüştürdüler. Bilim yuvası olması gereken Üniversiteleri hurafe üreten merkezlere dönüştürdüler. İmam Hatip okulları mantar gibi çoğaldı. Burada yetişenler ümmetçiydi artık. Vatan düşmanı, halk düşmanı, Mustafa Kemal düşmanı oldular ve günde 5 vakit Ortaçağ Gericiliğinin propagandasını yapan müritler oldular. Tek ulaşmak istedikleri hedef vardı bu Ortaçağ Gericilerinin: İnsanlığı Ortaçağ Karanlığına götürmek. Bu hedeflerine ulaştırıverecek güç de belliydi. CIA İslam’ının yaratıcısı, iktidara taşıyıcısı AB-D Emperyalistleri.
Önlerindeki engeldi Mustafa Kemal Gelenekli Türk Ordusu. CIA Operasyonlarıyla çökerttiler, 15 Temmuz Ganimet paylaşım savaşıyla öldürdüler.
Önlerindeki engeldi Üniversiteler, Aydınlar, Yurtsever Gazeteciler. CIA Operasyonlarıyla yok ettiler, bilimi, doğruluğu, dürüstlüğü, liyakati. Sofuoğlu gibiler hakimdir artık üniversitelere.
Önlerindeki engeldi yargı, namuslu, vicdanlı hakimler, savcılar. CIA Operasyonlarıyla Yargı, AKP’gillerin Hukuk Bürosuna dönüştürüldü. Artık savcılar, hakimler gücünü Hukuktan, vicdandan değil, koltuktan, cüzdandan almakta.
Elbette bu karanlık günler geçecek. Bugün için rüzgârlar onlardan yana esiyor olabilir. Ama biliriz ki karanlığın en yoğun olduğu an, aydınlığa en yakın olduğumuz andır.
Ortaçağ karanlığınızı, Devrimci mücadelemizle yaracağız.
Halkçı Kamu Emekçileri olarak, çocuklarımıza, gençlerimize, halkımıza sözümüzdür; insanca yaşanır bir düzen kuracağız.
İnsanlık sürgit hayvan yerine konamaz, konamadı. İsyan huyludur insan. Eninde sonunda “yeter artık” diyerek isyan eder. Ve zalimin zulmüne karşı ayağa kalkar. Tarih bunun aksini hiç göstermedi.
Bu topraklar Halkımızın isyanını gördü. Kadını ve erkeği ile, yaşlısı ve genci ile baş eğmez bir halkın Emperyalist Yedi Düveli ve yerli işbirlikçilerini nasıl gönderdiğini gördü bu topraklar.
Yine olacak. Bu sefer bir daha geri gelemeyecekler.
Çektiğimiz acılar o güzel günlere gebeliğin verdiği acılardır. (18.12.2020)
Halkçı Kamu Emekçileri