AKP’giller’in Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un Ankara’nın Kalecik ilçesine bağlı Alibeyli köyündeki tarlalarda çalışmak için Şanlıurfa’dan gelen mevsimlik tarım işçilerinin çocukları ile yaptığı konuşmanın ve bunun ardından sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımın haberi ve fotoğrafları, 22 Temmuz 2020 tarihinde gazetelerde ve sosyal medyada bolca yer aldı. Türkiye Cumhuriyeti İletişim Başkanlığının WEB sitesinde yapılan haberde, olay şöyle duyuruluyor:
“81 ildeki eğitim yöneticilerinin, tarlalardaki çocukların eğitim sürecine destek olmak için sahada olacağını belirten Bakan Selçuk, “Türkiye’de bütün il müdürlerimizle beraber çocuklarımızı ziyaret edip bu kitapları dağıtmak, onların ihtiyaçlarıyla ilgilenmek ve büyük ölçekte bu çocuklarımıza eğitimsel olarak destek olmak durumundayız” dedi.
“Mevsimlik tarım işçileri, hasat dönemiyle birlikte tarlalarda yoğun bir mesaiye başladı. Çocukları da bu dönemi ailelerinin yanında geçiriyor. Yaz tatilinin neşe ve rengini içinde barındıran birbirinden farklı pekiştirici alternatifler sunan Milli Eğitim Bakanlığı, “Eğitimde Fırsat Adaleti” anlayışıyla tarlalardaki çocukları da yalnız bırakmıyor.” (https://www.iletisim.gov.tr/…/milli-egitim-bakani-ziya-selc….)
Selçuk’un sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım ise şöyle:
“Geçtiğimiz pazar günü tarladaydım. Mevsimlik işçilerin çocuklarıyla bir aradaydık. Bana domatesin dalından nasıl koparılacağını öğretiyor yavrum. “Ben daha dün sendim.” demedim ona, yeniden öğrendim. Yaz tatili kitaplarını, bir salkım domatesle takas ettik. 🙂 Öğretmenlerimizden, il ve ilçe müdürlerimizden bir ricam var: Yolunuzu tarlalara doğru düşürün bu yaz. Bir tarlada anne babasını bekleyen bir çocuk görürseniz kitabını verin, sohbetinizi verin, dikkatinizi verin ve karşılığında koskocaman bir gülümseme alıp öyle devam edin yolunuza, lütfen…” (https://www.istanbulgercegi.com/bakan-selcukun-mevsimlik-is…)
Tüm bunlar, söz konusu haberleri okuyan okurun zihninde çocuklarımızı ve ailelerini tüm sevecenliği ile kucaklayan, onlara şefkatle yaklaşan bir insan figürü algısı oluşturmak üzere tasarlanmış. Tabîî haberlerin Selçuk’un çocuklara gülümsediği, onlara yakınlık gösterdiği boy boy görüntülerle beslenmesi de atlanmamış. Ne sempatik değil mi?
Ama bu görüntülerin ardındaki asıl gerçeklik ne? AKP’giller’in halkımızı mahkûm ettiği zulüm düzeninin eğitimdeki yansımaları neler?
4+4+4 ile okul öncesi gelişim döneminde olan çocuklarımızı ilkokula başlamaya zorlayarak daha eğitim süreçlerinin başında onların bilişsel, duyuşsal, devinimsel gelişimlerinin onmaz biçimde örselenmesine neden olan bu zalimler iktidarı; okul öncesinden başlayarak tüm eğitim kurumlarımızda Ortaçağcı tarikatların ağzı salyalı sapıklarını evlatlarımızın başına musallat eden, Muaviye-Yezid İslamı hurafeleriyle çocuklarımızın güzelim uykularını karabasanlara gark eden bunlar. Salgın sürecinde uyguladıkları Uzaktan Eğitimi, Ortaçağcı ve adaletsiz eğitim politikalarını katmerlendiren bir fırsata dönüştüren; öğrencilerimizin ruh ve beden sağlığını hiçe sayan LGS-YKS zulmünü kılları bile kıpırdamadan çocuklarımıza reva gören yine bu vicdansızlar. Daha hangi birini sayalım ki!
Sanki bunlar hiç olmamış gibi, sevgi pıtırcığı bir bakan imajı ile, uyguladıkları halk düşmanı eğitim politikalarını aklamaya çalışıyorlar. Ama bunu yapmaya çalışırken bile tıynetlerini gizlemeleri mümkün olmuyor. Sormazlar mı adama Türkiye’de mevsimlik işçi gerçekliği nedir, diye? Sormazlar mı adama bu ailelerin durumu- çocuklarının durumu, hele de yaşanılan salgın sürecinde nedir, diye? Sormaz mıyız bu çocuklar “neşe içinde tatil” mi yapıyorlar, diye? Görelim bakalım neymiş ülkemizdeki mevsimlik işçi gerçekliği, mevsimlik çocuk işçiler gerçekliği! Nasıl neşeli bir tatilmiş geçirilen!
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, tarımsal üretimdeki dört milyondan fazla çalışanın neredeyse yarısını mevsimlik gezici tarım işçileri oluşturuyor.
Kalkınma Atölyesi ve UNICEF Türkiye Ofisi’nin işbirliği ile gerçekleştirilen; “Yoksulun umudu çocuk: Mevsimlik tarım işçisi hanelerin sosyoekonomik profili ve çocuk işçiliği araştırması”, raporunda; çalışmanın mevsimlik gezici tarım işçisi hanelerin sosyo-ekonomik koşullarını gün ışığına çıkarmayı ve Türkiye’de tarım sektöründeki çocuk işçiliğinin arzına dair etmenleri ortaya koymayı hedeflediği belirtilmektedir.
2019 yılında yayımlanan raporda, mevsimlik tarım işçiliği ve bu alandaki çocuk işçiliğine yönelik acı gerçekliğimizi gözler önüne seren veriler ortaya konmaktadır:
“Çocuklar ve kadınlar, mevsimlik tarımsal üretimde emek arzının başta gelen sosyal gruplar arasındadır. Türkiye’de çocuk işçiliğine dair en güncel resmi veri olan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayınlanan 2012 Çocuk İşgücü Anketine göre Türkiye’de 6-17 yaş arasındaki 893 bin çocuk çalışmakta ve bu çalışan çocukların yüzde 44,7’si (399 bin) tarım sektöründe istihdam edilmektedir. Türkiye’nin de Kabul ettiği Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 182 sayılı sözleşmesi mevsimlik tarımsal üretimde çocuk işçiliğini en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliği olarak tanımlamaktadır.
“Tarım işçiliği alternatif gelir kaynaklarına ulaşamayan, kalabalık hane yapısı, düşük eğitim seviyesi ve kırsal sosyo-ekonomik geçmiş gibi özelliklere sahip hanelerin temel uğraşıdır. Hane olarak yapılan bir çalışma şeklini gerektiren tarım işçiliği hanehalkı içinde çalışabilecek durumda olan (yani çoğunlukla sağlık açısından hastalık, engellilik, yaşlılık gibi durumu olmayan) her bireyin bu gelir getirici faaliyete katılımını sağlar. Ücretli tarım işçiliği, yaşadıkları kısır döngüyü kıramayan hanelerin yapmak zorunda kaldıkları ve hanelerin yoksulluğu bir kuşaktan diğerine geçirmelerinin de yolunu açan bir ekonomik faaliyettir. Tarımda ücretli çalışmanın kendisi yoksulluk üreten bir mekanizma iken, hanelerin alternatif gelir kaynaklarına erişiminin düşük olması yoksulluk döngüsünü daha da pekiştirmektedir. İşte bu noktada çocuk işçiliği yoksulluk döngüsünün devamlılığında kilit rol oynamaktadır. Çocuklar eğitimden koparak veya eğitime hiç dahil olmayarak çalışmaktadırlar. Böylece bireylerin başka mesleki beceriler ve iş kollarına yönelik bilgi birikimi gelişmezken, kuşaktan kuşağa devreden yoksulluk içinde hanelerin tek umudu çocuk işçiliği haline gelmektedir.
“Tarım işçiliği yapan hanelerde yaşayan bireylerin yüzde 61’inin tarım işçiliği yapmakta olduğu; Hanelerde yaşayan yaşlı, engelli, hasta veya işsiz oranı düşükken, çocuk olduğu ifade edilen grubun oranı yüzde 22’dir. Özetle tarım işçisi hanelerde yaşayanların temel faaliyetlerine bakıldığında bu hanelerde çoğunluğun tarım işçiliği yapanlar ve çocuklar olduğu görülmektedir. Okula devam edenler ise bütün örneklemin sadece yüzde 5’ini oluşturmaktadır.
“Araştırma sonuçları mevsimlik tarım işçiliği yapanların oranının 20 yaş ve altındaki gruplarda hem kadınlar hem de erkekler için yüksek olduğuna işaret etmektedir.
“Zorunlu eğitim çağındaki, yani 6-17 yaş grubundaki çocukların sadece yüzde 26’sı ilköğretim öğrencisidir. Bu oranın yüzde 97’si Türkiyelilerden, yüzde 3’ü Suriyelilerden oluşmaktadır. İlköğretim öğrencilerinin yüzde 52’sinin erkek, yüzde 48’inin kız çocuklar olduğu görülmektedir. 6-17 yaş grubundaki Suriyeli kız çocuklarının sadece yüzde 1,4’ü okula giderken Türkiyeli kız çocuklarının yüzde 51,6’i ilköğretim öğrencisidir. Suriyeli oğlanların ise sadece yüzde 1,4’ü okula giderken Türkiyeli erkek çocukların yüzde 58’i ilköğretim okullarına gitmektedir. Türkiye’de zorunlu eğitim çağında olan 6-17 yaş grubundaki çocuklara dair bu veriler ilkokul ve ilköğretim mezunlarının oranının sadece yüzde 4 olduğunu göstermektedir. Toplam 61 çocuğa karşılık gelen bu oranlar çadır alanında haneleri ve akranları ile birlikte yaşayan genç neslin eğitimsiz bir kuşağa dönüşüyor olduğunun ve toplumsal cinsiyet kalıplarının yaygınlığının göstergesidir.
“Tarım işçisi hanelerin en ayırt edici özelliklerinden biri çocuk işçiliğinin bu hanelerde yaygınlığıdır. Anket çalışması ile toplanan veriler bunu doğrular nitelikte bulgular içermektedir. Tüm hanelerdeki çocukların yüzde 47’si tarım işçisi olarak çalışmaktadır. Anket sonuçları toplam 1078 tarım işçisinin yüzde 43,5’ini zorunlu eğitim çağındaki çocuklardan oluştuğuna işaret etmektedir. Bu çocukların yüzde 22,8’i 14-17 yaş grubundayken, yüzde 20,7’si ise 6-14 yaş grubunda bulunmaktadır.” (http://www.ka.org.tr/…/TURKCE/07/SOSYOEKONOM%C4%B0K%20TR.pdf)
Mevsimlik tarım işçilerinin ve işçi çocuklarının yaşam (beslenme-barınma-sağlık, vb.) ve çalışma koşullarının ayrıntılarına değinmiyoruz bile.
Aynı kurumun 1 Mayıs 2020 tarihli olarak yayımlanan ve ILO Türkiye Ofisi ile işbirliği yaparak gerçekleştirdiği; “Korona Virüs Salgınının Mevsimlik Gezici Tarım İşçileri ve Onların Çocukları ile Bitkisel Üretime Olası Etkisi”, başlıklı raporda ise çalışmanın amacı; “küresel bir düzeyde hissedilen Covid-19 salgını çerçevesinde toplumsal yapı içerisinde en kırılgan ve görünmez gruplardan biri olan mevsimlik gezici tarım işçileri ve çocuklarının mevcut salgın karşısında kaldıkları/kalabilecekleri riskleri ortaya koymak ve bu riskleri en aza indirilebilmesi açısından çeşitli politika önerileri geliştirmesine katkı sağlamak”, olarak açıklanmaktadır.
Söz konusu çalışmada yer alan ve acı ama gerçek bazı bulguları içeren bir bölümü aşağıda aktarıyoruz:
“Salgın sürecinde uzaktan eğitime geçilmiş olması nedeniyle mevsimlik gezici tarım işçilerinin çocuklarının bu konudaki durumu da sorulmuştur. Görüşülen 70 tarım aracısının 36’sı çocukların uzaktan eğitime katılmadığını söylerken 14’ü ise bu konuda bir bilgisi olmadığını belirtmiştir. Sadece 16 tarım aracısı bu soruya “Evet” cevabı verirken, 4’ü ise çocukların uzaktan eğitime kısmen katıldığını belirtmiştir. Bu 20 tarım aracısına sorulduğunda çocukların uzaktan eğitime katılmak üzere yoğunlukla TV ve ardından cep telefonu kullandıkları öğrenilmiştir. Diğer yandan aracıların diğer ihtiyaçlar arasında bu konudaki ne kadar ilgili olacağı ayrı bir soru işaretidir. Görüşülen tarım aracılarının büyük bir kısmının halihazırda alana çıkmamış olduğu da göz önüne alınırsa mevsimlik gezici tarım işçi çocuklarının uzaktan eğitime katılımı konusunda sürecin nasıl işleyeceğine dair kesin sonuçlara varmanın güç olacağı söylenebilir. Kalkınma Atölyesi’nin bitkisel üretimde mevsimlik gezici tarım işçi ve aileleri üzerine gerçekleştirdiği araştırmalarda tarım, çocukların hem ücretli hem ücretsiz aile işçisi olarak yaygın çalıştıkları sektörlerin başında gelmektedir. Ayrıca Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) hazırladığı 2012 yılı Çocuk İşgücü Anketi sonuçlarına göre, çalışan çocukların yüzde 44,7’si (399 bin kişi), 2019 yılı Çocuk İşgücü Anketi verilerine göre ise 221 bin çocuk (yüzde 30,8) tarım sektöründe çalışmaktadır. Mevsimlik gezici tarım işçiliği bitkisel üretimde ortaya çıkan ücretli işçilik biçimlerinden biridir ve tarımda çalışmak isteyen ailelerin bitkisel üretimin çeşitli aşamalarında sürekli yaşadıkları yerlerden bu ürünlerin üretiminde çalışmak için göç etmelerini gerektirmektedir. Tarımsal üretim süreçlerinde çalışmak için genellikle bütün aile fertleri göç ettiğinden, çalışmak için gidilen yerlerde çocuklar da çok büyük oranda ücretli işçiler olarak çalışma sürecine katılmaktadır. Tarım işçisi aileler ne kadar çok aile üyesini çalışma sürecine dahil edebilirlerse haneye gelen gelir de o kadar artmaktadır. Bu nedenle çocuk işçiliği ailelerin geçimlerinde önemli bir işgücü olmaya devam etmektedir.
“Türkiye’de tarımsal üretimde çocukların narenciye, şekerpancarı, sebze üretimi, pamuk, tütün, bakliyat, kimyon ve fındık bahçelerinde yaygın olarak çalışmakta olduğu görülmektedir. Özellikle mevsimlik gezici tarım işçileri arasında çocukların sayısı azımsanamayacak kadar fazladır ve bazı işlerde çalışan çocukların sayısı neredeyse işgücünün 1/3’üne kadar çıkabilmektedir. Çocukların ücretli mevsimlik tarım işlerinde çalışması, fiziksel gelişimini tamamlamamış çocukların ağır çalışma koşulları ile karşı karşıya olduklarını göstermektedir. Uzun çalışma saatleri, yazın sıcak ve nemde açık alanda çalışma tarımsal üretimin zorluklarından sadece bazılarıdır. Özellikle 14-17 yaş arasındaki çocuklar mevsimlik tarım işlerinde çalışmakta ve tarımda ücretli çalışmak için aileleri ile birlikte göç etmektedir. Hayata Destek Derneği’nin (2014) 168 mevsimlik tarım işçisi hanehalkı ile yaptığı 1.353 kişinin verisini içeren araştırmada, bu hanelerde yaşayan çocukların büyük oranlarda tarlalarda, bahçelerde çalıştığı tespit edilmiştir. 5-11 yaş grubundaki çocukların yüzde 35’i tarlada çalışırken, bu oran 12-15 yaş grubunda yüzde 78’e, 16-18 yaş grubunda ise yüzde 85’e çıkmaktadır. Mevsimlik gezici tarım göçüne katılan çocukların, tarlada çalışsın ya da çalışmasın, çok büyük bir kısmının eğitim yaşamları kesintiye uğramaktadır. Hayata Destek Derneği’nin araştırması göstermektedir ki, tarlada, bahçede çalışan çocukların eğitim hayatları açısından yüksek oranda okulu terk ve devamsızlık söz konusudur. Tarlada çalışan çocukların (18 yaş ve altı) yüzde 50’si eğitimini terk etmiştir ve bu oran tarlada çalışmayan çocuklar için bile yüzde 21’dir. Tarlada çalışan ve eğitimlerine devam eden çocukların yüzde 57’si okuluna düzenli devam edemiyorken, bu oran çalışmayan çocuklar arasında yüzde 43’tür. Mevsimlik tarımsal üretime katılmak çocukların eğitimlerini olumsuz yönde etkilerken, mevsimlik tarım işçiliği için göç eden ailelerin mensubu çocukların da gelecekte eğitimden ayrılma ihtimallerinin yüksek olduğu görülmektedir. Ayrıca, çocuklar tarla, bahçedeki iş dışında yaşam alanlarında su taşıma, çamaşır yıkama, çadır temizliği ve yatakların toplanması, bulaşık yıkama, yemek ve sofra hazırlama, çocuk bakımı işlerini de yapmaktadırlar. Görülmektedir ki, tarım işçiliği için göç eden aileler yanlarında, çalışabilecek çocuklarını götürmektedir. Araştırma kapsamında Covid-19 salgını ve önlemeye yönelik tedbirlerin mevsimlik gezici tarım işçi aileleri ve özellikle çocuklarına etkisi özel amaçlardan biri olarak tanımlanmıştır. Fakat diğer yandan sahada bulunamamak ve görüşmelerin gerçekleştirildiği iki kümede tarım işçisi bulunmaması nedeniyle bu konuda sorulan sorulara beklenilen ölçüde cevaplar alınamamıştır. Söz gelimi tarım aracılarının “Kafilenizde kaç çocuk var?” sorusuna, çalışan (yevmiye alan) çocukları dahil etmeden cevap veriyor olması, çocuk işçiliğinin olumsuz bir kabul gördüğü konusunda farkındalıkları olması ve özellikle telefonda yapılan görüşmelerde bu konu üzerine konuşmaktan kaçınmaları araştırma sürecinde yaşanılan önemli bir kısıttır. Buna karşın yukarıda genel bir çerçevesi çizilen ve geçmiş yıllarda bitkisel üretimde çocuk işçiliğine dair araştırmalardan bir öngörüde bulunmak mümkündür. Seyahat sürecine katılabilen ve çocuklarını da bu sürece dahil eden aileler bitkisel üretimde özellikle götürü/kabala ücretlendirmede çalışılabilecek en küçük yaşa kadar çalıştırmaya katılmaktadır. Yevmiye ile ücretlendirmede ise tarla/bahçe sahiplerinin kabul edeceği yaş sınırından sonra çalıştırma eğilimi yüksektir. Araştırma kapsamında tespit edildiği üzere salgınla mücadele kapsamında alınacak tedbirler mevsimlik gezici tarım işçilerinin ulaşım maliyetleri oldukça yükseltecek olup, bunun nasıl karşılanacağı konusunda belirsizlikler sürmektedir. Bu koşullarda yolculuk ve diğer maliyetlerin karşılanmasına yönelik göç sürecine katılan çocukların daha fazla çalıştırılma olasılığını artmaktadır. Ayrıca araştırma kapsamında tespit edildiği üzere bir kısım işçinin göç sürecine katılmaktan vazgeçtiği ya da katılamadığı da düşünülürse aileleriyle göç edecek çocukların çalışmaya daha fazla ekleneceği varsayılabilir.
“Çocuk işçiliği alanında çalışan bir akademisyenle yapılan görüşmede mevsimlik gezici tarım işçilerinin içinde yüz binlerce çocuğun bulunduğunu, aileleriyle göç eden bu çocukların çalışmak durumunda kaldığını dile getirmiştir. Görüşme yapılan ziraat odası temsilcileri ise ailelerin çocuklarını geride bırakıp seyahate çıkmalarının mümkün olmayacağını belirtmiş ve gerek seyahatlerde gerekse de alana çıkarken yaşı tutmayan kişiler olsa dahi aile üyesi olacaklarından bu konudaki tedbirlerin uygulamasının güç olacağını dile getirmiştir.
“Bu salgının eğitim kurumlarını geçici olarak kapatmasından dolayı uzaktan eğitim için sağladığı EBA TV5 uygulamasının işçi çocuklarının tarlaya, bahçeye gitmemesinin “bir fırsat” olacağını, ancak mevsimlik gezici tarım işçisi ailelerin çocuklarının uzaktan eğitime katılacak imkanlarının yetersizliği ve mekanlarının bulunmaması bu eğitim imkanından da yararlanamayacağını göstermektedir.” (http://www.ka.org.tr/…/TURK…/Virus%20mu%20yoksulluk%20mu.pdf)
Yukarıda değindiğimiz raporda referans verilen Hayata Destek Derneği’nin yaptığı açıklamada ise mevsimlik tarım göçüne çıkan ailelerin, salgına karşı önlemler kapsamında okullar kapatılıp uzaktan eğitime geçilmesi sonucu çocuklarıyla birlikte Nisan ayında, yani normal rutinlerinden de erken göç yoluna düştüğü vurgulanarak, yerleşik ailelerin bile uzaktan eğitim için gerekli araçlara ulaşamaması söz konusuyken hareket halinde olması gereken mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan çoğu çocuğun bu dönem eğitime erişim haklarından mahrum kaldığı dile getirildi (http://www.5harfliler.com/bir-fotograf-karesinde-cocuk-isc…/).
Ya işte Ziya Selçuk, senin poz poz fotolar çektirerek ailelerine yardım ediyorlar dediğin çocukların ve ailelerinin, müsebbibi olduğunuz işsizlik ve pahalılık cehennemindeki durumu… Sürdürdüğünüz sömürü düzeninde, kavruk Anadolu çocuklarının, içiniz hiç yanmadan, bir kez olsun yüreğiniz sızlamadan, yakıp kavurduğunuz, yaşamalarına hiç fırsat vermediğiniz çocuklukların durumu!..
Bir de yaşarken öldürdükleriniz değil, yaşamalarına bile fırsat vermedikleriniz var! O kahrolası ömür törpüsü göç yollarında, yük hayvanından, kesim hayvanlarından beter koşullarda taşıttığınız, yollara döke saça kan revan içinde kadın-erkek-çoluk-çocuk katlettikleriniz!
İşte 2007 tarihli gazetelerde yer alan haberden:
“Sivas’ın Kangal ilçesinde fındık işçilerini taşıyan minibüs ile meyve yüklü kamyon çarpıştı. Kazada, 24 kişi öldü. 12’si çocuk.”
Partimiz Halkın Kurtuluş Partisi’nin halkımıza başsağlığı mesajı yayımladığı bir işçi katliamı da 2020 Haziran tarihli: Konya’nın Yunak ilçesinde Tarım işçilerini taşıyan minibüs ile TIR’ın çarpışması sonucu 7 kişinin yaşamını yitirdiği, 11 tarım işçisinin de yaralandığı trafik kazasında, ölen 7 kişiden 5’i çocuk: 4 aylık kız bebek, 3 yaşındaki bir kız çocuğu, 1 yaşında bir kız çocuğu, 2 yaşında bir kız çocuğu ve 10 yaşındaki İbrahim. (https://www.hkp.org.tr/tarim-iscilerinin-olumu-kaza-degil-…/)
Yaa Ziya Selçuk, senin “neşeli tatil” dediğin, “Eğitimde Fırsat Adaleti” dediğin şey bu.
Sizler, o çocukların dudaklarındaki buruk gülümsemeyi, gözlerindeki kederi, yüreklerindeki acıyı, bedenlerindeki sancıyı göremeyecek kadar yitirmişsiniz vicdani ve insani değerlerinizi.
Ama bizim de çocuklarımıza sözümüz olsun! Halkız, Haklıyız ve onlar için bir kez daha haykırıyoruz: Mutlaka Yeneceğiz! 28.07.2020
Prof. Dr. Özler ÇAKIR