Sömürü, İşgal Varsa; Ya İstiklal, Ya Ölüm diyenler de hep var olacaktır.
Antiemperyalist Kurtuluş Savaş’ımızın önderi Mustafa Kemal, TBMM’nin açılışında yaptığı konuşmada : “Amacımız vatanı kurtarmak ve halkın iradesini egemen kılmaktır” demiştir.
Manda ve himayeye karşı gelen Mustafa Kemal, Samsun’da yaktığı bağımsızlık meşalesinin ardından, milli mücadelenin yöntemini ve amacını aslında Amasya Genelgesinde şu maddeler ile belirtmiştir:
– “İstanbul Hükümeti (Damat Ferit Paşa Hükümeti) üzerine düşen görevi yerine getirmemektedir.”
– “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”
Böylelikle Mustafa Kemal Emperyalist Yedi Düvele karşı verilen Bağımsızlık Savaşını yürütecek ve yönetecek bir Genelkurmayın kurulmasının zorunluluğunu dile getirmiştir.
16 Mart 1920’de İstanbul’un işgali ile zaten işlevsiz bir hale gelen son Osmanlı Mebusan Meclis’i dağıtılmış, bunun üzerine Mustafa Kemal ülkenin dört bir yanındaki vekillere çağrı yaparak, zor şartlara rağmen 23 Nisan 1920’de Ankara’da TBMM’ni açmıştır.
İlk TBMM göreve geldiği andan itibaren düzenli ordunun kurulmasını sağlayarak, Kurtuluş Savaş’ımızın başarıya ulaşmasında büyük görevler üstlenmiştir. Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının önderliğinde “Tam Bağımsızlık” şiarı ile yürütülen Birinci Antiemperyalist Kurtuluş Savaş’ımız zaferle sonuçlanarak özgürlüğümüzü ve bağımsızlığımızı tüm Dünya’ya kabul ettirmiştir. Hilafet ve Saltanat kaldırılmış, emperyalistlerle işbirliği yapan Hilafet ve Saltanat yanlılarına da hak ettikleri ders verilmişti.
100 yıl önce Meclis kendine, Emperyalist Yedi Düvele karşı verilen Kurtuluş Savaşına önderlik etme, bu onur mücadelesini zaferle taçlandırma misyonunu biçmişti.
Peki ya bugün?
Tarih, 23 Nisan 2020. TBMM’nin açılmasının üzerinden 100 yıl geçmiş. Ne acıdır ki 100 yıl öce dosta düşmana ilan ettiğimiz ulusal egemenliğimizi, ABD ve AB Emperyalistleri tarafından uygulamaya konulan BOP ile kerte kerte yitiriyoruz. Emperyalistler tarafından iktidara getirilen AKP’giller eliyle Yeni Sevr planını dayatıyorlar bize. Meclisimiz de ne yazık ki bağımsızlık ruhunu yitirmiş Amerikancı burjuva partilerinin elinde.
Ve çok acı bir durumdur ki; 100 yıl önce Meclisin Kurulmasıyla, Meclisin Genelkurmaylığında verilen Antiemperyalist Kurtuluş Savaşımızla, bağımsızlık mücadelelerine örnek olduğumuz Ortadoğu’nun Mazlum Halklarına, bugünün Sevr’i olan AB-D Emperyalistlerinin BOP’u kapsamında, bağımsızlıklarını kaybetmeleri için AB-D Emperyalistlerine maşalık eden Amerikancı Partiler tarafından yönetiliyor ülkemiz.
Laik Cumhuriyetin yok edilip, faşist din devletine doğru yol aldığımız bir dönemi yaşıyoruz ne acıdır ki. Tüm ulusal değerlerimize saldıran AKP’giller, ulusal bayramlarımızın da içini boşaltarak ve kutlamaları yasaklayarak Cumhuriyete, Laikliğe kin kusmaktadırlar iktidara geldiklerinden bu yana.
Emekçi halkımızın, ülkemiz insanlarının hayatlarının Koronavirüs belasıyla daha da cehenneme çevrildiği bu felaket günlerinde bile ihanet, soygun ve vurgunlarına, laiklik ve bilim karşıtı uygulamalarına hiç hız kesmeden devam ediyorlar. Ülkemizin yerüstü ve yeraltı kaynaklarını, tabiat varlıklarını, tarihini acımasızca talan ediyorlar, peşkeş çekiyorlar yerli ve yabancı Parababalarına. Koronavirüs pandemisini bile soygun düzenlerini sürdürmek için bir fırsata çeviriyorlar çıkardıkları torba yasalarla, yargı paketleriyle; uyguladıkları uzaktan eğitim programlarıyla,
Alınması gereken bilimsel önlemleri hiçe saydıkları için binlerce insanımız enfekte olmuş durumda. En ön saflarda cansiperane mücadele eden sağlık emekçilerimizi koruyacak tıbbi malzemeler verilmediği için doktorlarımız, hemşirelerimiz, hasta bakıcılarımız, temizlik işçilerimiz canlarıyla ödüyorlar AKP’gillerin bu hainliklerinin bedelini. Bir maskeyi bile çok gördükleri, virüs bahanesiyle işinden aşından ettikleri emekçi halkımızı, bu günlerde de Allah ile aldatmaya devam ediyorlar. Kaderinizde virüsten ölmek varsa bunu tevekkülle karşılayın “Sabredin ve dua” edin diyorlar hiç utanıp arlanmadan.
Bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi veren, kurtuluş savaşını yürüten meclisin yerini de ülkenin her karış toprağını AB-D emperyalistlerinin ve yerli parababalarının hizmetine açmış, sözde halkın vekillerinden oluşan fakat halkı için çalışmayan, bir meclis almış durumda ne yazık ki.
23 Nisan Çocuk Bayramıdır!
Mustafa Kemal : “Vatanı korumak çocukları korumakla başlar.”, “Çocukları her türlü ihmal ve istismardan korumalı ve onlar her koşulda yetişkinlerden daha özel olarak ele alınmalıdır.” demektedir. Mustafa Kemal’in çocuklara verdiği değer ve önem nedeni ile Cumhuriyet’in ilanından sonra, 23 Nisan tüm dünya çocuklara armağan edilmiş ve ülkemizde bayram olarak ilan edilmiştir.
Tüm dünya ülkeleri içerisinde çocuklar için bayram ilan eden ülkemizin içine düştüğü durum içler acısıdır. Eğitim sistemimizin Ortaçağcı gericilikle donatıldığı, laik eğitim sisteminin kökünün kazındığı bu dönemde, çocuklar tacize uğruyor, öldürülüyor. Kız çocukları okul çağında evlendiriliyor. Çocukların eğitim hayatlarından uzaklaştırıldıklarını, çocuk işçiliğinin arttığını her gün içimiz parçalanarak okuyor, yaşıyoruz.
Yine Koronavirüsü bahane ederek çıkardıkları yargı paketi ile salıverilen çocuk istismarcıları, çocuk tacizcileri, kadın ve çocuk katilleri hiç ara vermeden suç işlemeye devam ediyorlar.
Tüm bunlarla baş etmenin yolu örgütlenmek ve geleceğimiz olan çocuklara umudu aşılamaktır.
Meclisi yeniden devrimin karargâhı yapmak için, Mustafa Kemal’in açtığı yoldan yürüyüp, AB-D Emperyalizmine, Şovenizme ve Ortaçağcı Gericiliğe karşı İkinci Kurtuluş Mücadelesini başarmak ve Demokratik Halk İktidarını kurmak boynumuzun borcu olsun.
Başaralım ki ülkemizin tüm çocukları hak ettiği biçimde yaşasın, gülsün.
Başaralım ki küçücük bedenleri korunsun, çocuk yaşta evlilik, işçilik sona ersin.
Başaralım ki hiçbir küçük kalp hüzünlü bakmasın, yüreğimizi delmesin. (23.04.2020)
Başaralım, en çok da geleceğimiz çocuklarımız için…
Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
Allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
Oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında
Dünyayı çocuklara verelim
Kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
Hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
Bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
Çocuklar dünyayı alacak elimizden
Ölümsüz ağaçlar dikecekler
Nazım Hikmet Ran
Halkçı Kamu Emekçileri