Kamu emekçilerinin enflasyona ezdirilmesine hayır!
Sefalet ücretine hayır!
Gelirin paylaşılmasında adalet istiyoruz!
Değerli Basın Emekçileri, Saygıdeğer Halkımız!
3 Ocak 2019’da 2018 enflasyon oranları ve buna bağlı olarak memur ve emekli maaşlarına yapılacak zam oranları açıklandı.
Memur ve memur emeklileri 1 Ocak’tan geçerli olmak üzere yüzde 4 toplu sözleşme zammının yanı sıra yüzde 6.69 da enflasyon farkı alacak. Böylece maaş ve aylıklar toplamda yüzde 10.69 oranında zamlanacak. Buna karşılık işçi, esnaf ve çiftçi emeklilerinin aylıklarına geçmiş 6 aylık enflasyon kadar, yani yüzde 10.19 oranında zam yapılacak.
2018 yılı Mart ayı verilerine göre ülkemizde askeri personel hariç 3.129.304 kamu personeli istihdam edilmektedir. Yine Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) bu yılın Nisan verilerine göre, Türkiye’de 12 milyon 324 bin 186 kişi devletten emeklilik, malullük, ölüm aylığı ile dul ve yetim maaşı almaktadır. Açıklanan maaş zammından yararlanan toplam memur ve emekli sayısı 15.453.490 yani yaklaşık olarak 15,5 milyon kişidir. Bu 15,5 milyonun büyük çoğunluğu açlık sınırının altında yaşamakta, diyemiyoruz ne acıdır ki, yaşamaya çalışmaktadır.
Değerli Basın Emekçileri!
Bilindiği üzere özellikle AKP iktidarı döneminde enflasyon sepeti ve rakamları ile sürekli oynanmıştır. Ne hikmetse bu oyun özellikle asgari ücrete, memur ve emeklilerine yapılacak zammın belirleneceği yılın son ayları hep düşük çıkarılmaktadır. Enflasyon yıllık bazda Eylül ayında %24,52 çıkmıştır. Bu oran son 15 yılın enflasyon rekorudur. “Enflasyonla mücadele” oyunu oynayan AKP’giller’de bu oran şok etkisi yapmış ve hemen Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkan Yardımcısı Enver Taştı görevden alınmıştır. Bu görevden almaya karşın Ekim ayı enflasyon oranı %25,24 çıkarak bir yeni rekor daha kırmıştır. AKP’giller bu duruma müdahale ederek Kasım ayı enflasyonunu %21,62, Aralık ayını ise %20.30 olarak açıklamışlardır. Son iki aydaki düşüş oyunu ile 15,5 Milyon insanımız enflasyon canavarına ezdirilmiştir.
AKP’giller sadece enflasyon rakamları ile oynamamaktadırlar, ayrıca maaşlardan kesilen gelir vergisi ile de oynamaktadırlar. Şöyle ki;
2019 yılında 18.000 TL’ye kadar yüzde 15, 18.000 TL’den sonra 40.000 TL’ye kadar yüzde 20, 40.000’den 148.000’ TL’ye kadar yüzde 27, 148.000’ TL’den sonrası içinse yüzde 35 oranında gelir vergisi kesilecektir. Bu durumda asgari ücretli 9-10’uncu aydan itibaren, memurlar ise 4’üncü aydan itibaren vergi dilimine girmektedir.
Böylece Ocak’ta yapılan zamlar vergi dilimi oyunu ile memurlarda 4’üncü ay, asgari ücretlilerde de 9’uncu aydan itibaren geri alınmaktadır. Böyle bir oyun, böyle bir hile ancak Türkiye’de ve Ortaçağ artığıTefeci-Bezirgânlıkla kaynaşmış Finans-Kapital iktidarlarında yapılabilir.
Halkımızı oyalamak için sergilenen bir ortaoyunundan başka bir şey olmayan asgari ücret tespit sürecini de hepimiz yakından takip ettik. Bilindiği gibi Kasım ayında yapılan araştırma sonuçlarına göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcama tutarı (Açlık Sınırı) 1 bin 942 TL’dir. Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (Yoksulluk Sınırı) 6 bin 328 TL’dir.
Peki bu verilere göre belirlenmesi gereken asgari ücret ne kadar tespit edilmiştir?
Asgari Geçim İndirimi (AGİ) dahil 2 bin 20 TL. Asgari Geçim İndirimini bu rakama katmazsak belirlenen asgari ücret miktarı 1829 TL’ye kadar düşmektedir. Yukarıdaki verilerden de çok net biçimde anlaşılacağı gibi AKP İktidarı, uyguladığı ekonomi programlarıyla bu yıl da halkımıza ölümlerden ölüm beğendirmektedir.
Değerli Basın Emekçileri, Saygıdeğer halkımız!
Yapılan en son araştırmalara göre Türkiye nüfusunun en zengin ve sayıları yüzde 1’i bile bulmayanların servetinin toplamı, Türkiye’deki servetin yüzde 54,3’üne denktir. Nüfusun geri kalan yüzde 99’dan fazlasının, yani yaklaşık 80 milyonun toplam servet içindeki payı ise yüzde 45,7’dir. Kısacası bir avuç parabasının serveti, yüzde 99’un servetinden daha fazladır. Yine Forbes Dergisi’nin 2018 zenginler listesine göre Türkiye’nin dolar milyarderleri sayı olarak 36’dan 40’a yükselmiştir. Yani kişisel serveti 1 milyar dolar barajının üstünde olan Türk sayısı 40’ı bulmuş. Milyarderlerin serveti ise 72,4 milyar dolara çıkmıştır.
Bu ne demektir?
Türkiye’nin ürettiği değerlerin bir avuç, azınlığın da azınlığı Parababası tarafından yağmalanması demektir. Bu yağmanın sonucunda işçiler, emekçiler, emekliler, esnaflar; velhasıl tüm Türkiye Halkı işsizlik ve pahalılık cehenneminde yanmaktadır.
Ne acıdır ki bu bir avuç yerli-yabancı Parababası (Finans-Kapitalist) ve Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfı, iktidardaki temsilcileri AKP’giller aracılığıyla Cennet ülkemizi Cehenneme çeviriyorlar.
Sömürüyorlar Emekçi Halkımızın alınterini.
Satıyorlar Emekçi Halkımızın yarattığı bütün değerleri.
Bırakmadılar Kuvayimilliyeci atalarımızdan yadigâr hiçbir değer. Yok, pahasına sattılar, AVM yapmak için sattılar, Mustafa Kemal’i ve Ulusal Kurtuluşu anımsattığı için sattılar, AB-D Emperyalistlerine söz verdikleri için sattılar. Satmaya da devam ediyorlar.
Bu cennet vatanı cehenneme çevirdiklerinin farkındalar, şimdi de ülkeyi terk ediyorlar.
“NYT’nin haberinde, Küresel Varlık Göçü İncelemesi’nin (Global Wealth Migration Review) Türkiye’ye ilişkin verileri de yer aldı. Buna göre 2016 ile 2017 yılları arasında, Türkiye’nin varlıklı diliminin yüzde 12’sine denk gelen, en az 12 bin dolar milyoneri, servetlerini yurt dışına aktardı.”
“AfrAsia Bankası tarafından hazırlanan Küresel Varlık Göçü İncelemesi raporuna göre, bu varlıkların çoğu Avrupa ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne taşındı. Aynı rapora göre İstanbul, varlık göçü yaşanan ülkeler sıralamasında yedinci sıraya yükselmiş durumda.” (https://www.bbc.com/turkce/46743522)
Korkuyorlar aslında. Onlar, AKP’giller ve onları iktidara getiren ve orada tutan yerli yabancı Parababaları, devranın hep böyle sürmeyeceğini görüyorlar.
Çünkü çok iyi biliyorlar, Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızla bu coğrafyadaki Halkların bir yumruk olup başlarına indiğini, kendilerini geldikleri gönderdiklerini.
Çünkü çok iyi biliyorlar, bu halkların Antiemperyalist, Antifeodal ve Antişovenist İkinci Kurtuluş Savaşı’yla nihai hedeflerine ulaşacaklarını, yani Demokratik Halk İktidarını kuracaklarını.
İşte Emekçi Halkımızın o güzel günleri kendileri açısından cehennem olacağı için, önlem alıyorlar. Kaçıyorlar, kaçırıyorlar.
Satsınlar, sömürsünler, kaçsınlar, kaçırsınlar bakalım. Köpeksiz köyde değneksiz dolaşmaya devam etsinler. Bir sonu var bu gidişatın. 1920’lerde de bunların ataları, bu devran hep böyle sürer sanmışlardı. Sürmediğini gösterdi Birinci Kuvayimilliyeci atalarımız.
Bunlara son darbeyi vuracak İkinci Kuvayimilliyeciler. Korkunun ecele faydası yok. Tanışacaklar bu acı sonla.
Hep birlikte getireceğiz tüm emekçi halklarımız için o güzel günleri. (05.o1.2019)
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
Halkçı Kamu Emekçileri