Peşaver Medreseleri’ne Giden Yolun Döşeme Taşları:
2023 Eğitim Vizyonu Belgesi
AKP’giller günlerdir üzerinde spekülasyon yaptıkları “Güçlü yarınlar için 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi”ni 23 Ekim 2018 Salı günü cafcaflı bir sunumla açıkladılar. Magazinel deyimle dağ fare doğurdu. 2023 eğitim Vizyonu belgesi bizim için bir şey ifade etmiyor. Yeni Milli Eğitim Bakanı ile ilgili daha önce gerekli değerlendirmelerimizi yaparak kamuoyu ile paylaşmıştık. Orada bunları kısaca şöyle tanımlamıştık: “(…) 2002 yılından beri iktidarda olan AKP de, Tefeci- Bezirgân Sermaye Sınıfının siyasi plandaki temsilcisidir ve ideolojisi dindir. İktidara geldiğinden bu yana hayatın her alanında din alıp din satmakta, halkımızı din afyonuyla kafadan silahsızlandırmaktadır. Çürütülmedik hiçbir kurum, hiçbir değer bırakmamaktadır. Bu hayâsızca saldırıların en önemli hedeflerinden birisi de eğitim olmaktadır. Hangi birini sayalım ki? Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızın ürünü olan Laik Cumhuriyet’in eğitimle ilgili ne kadar önemli kazanımı varsa, ilköğretimden yükseköğretime kadar kerte kerte ortadan kaldırdılar(…)” (https://www.halkcikamuemekcileri.org/2018/08/28/egitimi-ne-kurtarir-ziya-selcuktan-medet-umanlara.html/)
Asıl üzücü olan kendisini, demokrat, Atatürkçü, ilerici olarak tanımlayan (bizce bu tanımları hak etmeyen) çevrelerin onca yapılan ve yaşanandan sonra hâlâ AKP’giller’den bir beklenti içerisinde olmalarıdır.
AKP’nin kaçak saraylı reisi “Vizyon Belgesi”nin girişinde şöyle diyor: “Artık Türkiye’nin eğitim-öğretim alanında sıçrama yapma, nicelikten niteliğe bir şahlanışı ve hamleyi gerçekleştirme zamanı gelmiştir. 2023 Eğitim Vizyonu, sabır, emek, samimiyet ve fedakârlık isteyen uzun bir süreç olan eğitim-öğretim konusundaki atılım ve şahlanış stratejimizin yol haritasını ifade etmektedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte etkinliği ve sorun çözme kapasitesi artan her bakanlığımız gibi Millî Eğitim Bakanlığı da, hayata geçireceği 2023 Eğitim Vizyonu’ndaki çalışmalarla Türkiye’nin önünde yeni ufuklar açacaktır.” (Eğitim Vizyonu Belgesi sunuş yazısı)
Şimdi biz bu sözlerin neresini düzeltelim! Kaçak saraylı reise göre “Artık Türkiye’nin eğitim-öğretim alanında sıçrama yapma, nicelikten niteliğe bir şahlanışı ve hamleyi gerçekleştirme zamanı gelmiş”miş! Adama sormazlar mı? Yahu hangi nicelikten, hangi niteliğe diye? Okulu terk eden öğrenci sayısındaki mi? Sınıf mevcutlarındaki mi? AKP’gillerin “nicelikten niteliğe şahlanış”ını izlemeye devam edelim: PİSA verilerine göre (PİSA olarak kısaltılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı adında Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü tarafından 1997’de geliştirilen uygulama uluslararası çapta üç yılda bir 15 yaşındaki öğrencilerin başarısını sınamaktadır).
Okuma becerisi sonuçlarında Türkiye, OECD ülkeleri içinde sondan 2.sırada iken Kanada, Singapur, Finlandiya, Estonya ilk sıralarda yer almaktadır.
Matematik sonuçlarında Türkiye, OECD ülkeleri içinde sondan 3.sırada iken Japonya, Kore, Estonya ilk sıraları paylaşmaktadır.
Fen Bilgisi sonuçlarında Türkiye, OECD ülkeleri içinde sondan 2.sırada iken; Japonya, Estonya, Finlandiya yine ilk sıralarda yer almaktadır.
Ne yazık ve acıdır ki istatistiklerdeki “niceliksel şahlanış” burada bitmez! Eğitim sistemimizin bir diğer kanayan yarası da güvencesiz çalışma, çok bilinen adıyla ücretli öğretmenliktir.
Bugün iş güvenliğinden yoksun, AKP’giller’in kölesi gibi çalışan ücretli öğretmenlerin sayısı 100 bine dayanmıştır. İşte itirafları;
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda ücretli öğretmenlere kadro düzenlemesi görüşülürken Komisyon Başkanı Süreyya Sadi BİLGİÇ’in (AKP Isparta Milletvekili) Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Yusuf Büyük’e sorusuna: “Sayın Müsteşarım, herhâlde toplam 57 bin yaklaşık ek ders ücretli öğretmen var Millî Eğitimde hizmet veren. Biz bunu sadece 5 bine getiriyoruz değil mi?” karşılık MEB Müsteşar Yardımcısı Yusuf Büyük ücretli öğretmenlikteki “niceliksel şahlanışı” bakın nasıl açıklıyor: “ Evet, 97 bin şu anda bu yıl itibarıyla, 27 bin uzman ve usta öğretici, 70 bin de ücretli öğretmen istihdam ediyoruz 2017-2018 eğitim-öğretim yılında” (Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar yardımcısı Yusuf Büyük, TBMM Plan Bütçe Komisyonu Tutanak Dergisi, 42.Toplantı 21 Şubat 2018).
AKP’giller her olaya nasıl parasal açıdan bakıyorlarsa, diğer bir ifade ile onların gerçek ve biricik tanrısı nasıl para tanrısı ise, ücretli öğretmenliğe de aynı yaklaşımı göstermektedirler. Bir ücretli öğretmenin AKP’giller’e maliyeti net 1600TL, brüt ise 2000TLcivarındadır. Öte yandan kadrolu bir öğretmenin maliyeti ise net 3300 brüt ise 6000TL civarındadır. Dolayısıyla AKP’giller bir kadrolu öğretmen maliyetine en az üç ücretli öğretmen çalıştırmaktadır. Bu yaklaşım kasaba hacıağa esnafı mantığı değil de nedir?
Yazarken elimizin ve yüreğimizin titrediği, ataması yapılmadığı için canına kıyan 50’yi aşkın genç öğretmen kardeşimiz midir AKP’giller’in eğitimdeki “nicelikten niteliğe şahlanışı”?
Ayrıca sözleşmeli öğretmenlik istihdamı ile öğretmenlerin aile bütünlüğünü parçalamaları, onları ücretli çağdaş köleler yapmaları yetmiyormuş gibi alay edercesine “Sözleşmeli öğretmenliği yeniden düzenliyoruz. Halen 4 artı 2 olmak üzere toplam 6 yıl olan sözleşme süresini 3 artı 1 toplam 4 yıla indiriyoruz” demektedirler.(Eğitim Vizyonu Belgesi 2023). Bu mudur “nicelikten niteliğe” büyük sıçrama?!
Yoksa şu gerçeklik midir “nicelikten niteliğe şahlanış”?: Öğretmenler maaşları ile 1923’de 20 Cumhuriyet altını, 1965’de 28,6 Cumhuriyet altını alırken AKP’giller’in iktidara geldiği 2002’de 4,5 Cumhuriyet altını ve bu gün 2018’de ise 2,06 Cumhuriyet altını almaktadır. Ne muhteşem bir “ şahlanış” gerçekleşmiş de bizim haberimiz yok!
AKP’gillerin “2023 Eğitim Vizyon”undaki “niceliksel şahlanış”ları bununla da bitmemektedir. Tüm hızıyla bu “şahlanış” devam etmektedir. İşte size kanıtı: 2002 Toplam İmam Hatip Lisesi sayısı 450, bu liselerde okuyan öğrenci sayısı ise 71.100 iken son verilere göre İmam Hatip Lisesi sayısı 1452, bu liselerde okuyan öğrenci sayısı ise tam 645.318’dir. İmam Hatip Ortaokulunda okuyan öğrenci sayısını da eklediğimizde toplam sayı 1,5 milyona dayanmış durumdadır. İşte AKP’giller’in asıl büyük “nicelik şahlanışı” budur.
“Hükümetin bütçesine ve yatırım planlarına bakıldığında imam hatip liselerine yönelik harcamaların 2018’de iki kat artırılarak 6 milyar 570 milyon liraya çıkarılacağı görülüyor. Bu, tüm liselere ayrılan bütçenin yaklaşık dörtte biri. Her ne kadar 645 bin imam hatip liseli, tüm liselilerin yüzde 11’ini oluştursa da bütçenin yüzde 23’ünü alacak, yani normal liseye giden bir öğrenciye göre iki kat pay. (Reuters’ten İmam Hatip raporu-Cumhuriyet 28 Ocak 2018)
Görüldüğü üzere AKP’giller’in eğitim alanındaki 16 yıllık “Niceliksel şahlanış”ı Ortaçağ trenine bindirdiği çocuklarımızı, gençlerimizi, son sürat Peşaver Medreselerine çevirdikleri okullara götürmek olmuştır.
Kaçaksaraylı Reis’in Milli Eğitim Bakanı “Demokrat”, “Atatürkçü” Ziya SELÇUK ağzından bakın nasıl “Demokrat”, “Atatürkçü” baklalar çıkarıyor: “Sayın Cumhurbaşkanımızın bu süreçte verdikleri destek meselenin bir ülke, bir millet ödevi olduğunun açık bir göstergesidir. Dünya ülkelerindeki eğitim sistemlerinde gözlenen büyük değişimler hep büyük bir liderin imzasını taşımaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu minvaldeki desteği ve ortaya koyduğu irade planladığımız dönüşüme ışık tutan tarihsel bir güvencedir” (Vizyon 2023 sunuş bölümü).
“Önemli olan 2002’den bu yana gerçekleştirilen özellikle niceliksel başarı hikayesinin üzerine yeni başarılar eklemektir.
Bu doğrultuda 16 yıllık süreçte yapılanlara, ortaya çıkan ihtiyaçlar çerçevesinde yeni halkalar eklenecektir” (http://2023vizyonu.meb.gov.tr/).
16 yıldır yukarıda da örnekleriyle dile getirdiğimiz eğitimdeki çürüyüş, dibe vuruş yetmiyor AKPgillere. Yeni halkalar ekleyeceklerini açıkça dile getiriyorlar! “Şahlanış” tan kastettikleri bu! 2023 Vizyonlarının “iradesi” de kaçak saraylı reismiş!!!
Biz bu “irade”yi “dindar ve kindar nesil” ler yetiştirme sözünü söylediği günden bu güne çok iyi biliyoruz!
O “irade” ki bugün eğitimimizi ne yazık ki sapık, cani, terörist, katiller yetiştiren bir yapı haline dönüştürmüştür. AKP’giller’in “Vizyon”unu çok iyi biliyoruz. Kamuoyuna afili kavramlarla vizyon filan diye sunmalarına bakmayın siz. Gerçekte onların “vizyon”u yoktur, onların sadece “Misyon”u vardır.
O misyon ise Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşımıza ve bu savaşın önderi Mustafa Kemal ve arkadaşlarına düşmanlıkla geçmiştir.
Onların misyonu ülkemizi BOP çerçevesinde en az üçe parçalayıp bölme projesini hayata geçirmektir. Onların misyonu ülkemizin yer altı ve yerüstü tüm zenginliklerini yerli ve yabancı parababalarına peşkeş çekmektir. Onlardan başka bir “Vizyon” ve “Misyon” beklemek gafillik değilse hainliktir.
AKP’gillerin bu Cumhuriyet, laiklik, demokrasi, bilim karşıtı, gerici, Ortaçağcı, paralı, halk düşmanı eğitim sistemine karşı;
Bizim vizyonumuz insanın insanı ezmediği, sömürmediği, tüm insanlığın hayvan ve bitkilerle bir bütün “sosyalist bir aile” halinde yaşamasıdır.
“Elimden gelse, bütün dünya okullarının programlarına ‘İnsanın insanı sömürmemesi’ adlı ders koyardım…” diyen İsmail Hakkı TONGUÇ’tan, Köy Enstitülerinden, TÖS’den, TÖB-DER’den miras aldığımız devrimci öğretmen bayrağını ülkemizin okullarının burçlarında dalgalandırmaktır. Bu yolda yapacağımız gerçek halkçı, bilimsel, demokratik, laik ve parasız eğitim şahlanışımızı;
– Eğitimi demokratlaştırarak,
– Ezberciliğe değil, güçlükler karşısında çözüm yolları bulma, yani bellek yerine zekâyı işletme prensibini, öğretim ve eğitimin baş prensibi yaparak,
– Ölçü alınarak, kişiye özel, el yapımı ayakkabı üretir gibi, her öğrencinin kişiliğini ezmeyen eğitim güderek gerçekleştireceğiz.
Bizim vizyonumuz da misyonumuz da budur ve bunları er ya da geç hayata geçireceğiz! 27 Ekim 2018
Halkçı Kamu Emekçileri