Yeni eğitim-öğretim dönemine yine birçok sorunla başlıyoruz. Yıllardır eğitime yeterince bütçe ayrılmadığından yaşanan sıkıntılar günbegün artıyor. Buna rağmen AKP’gillerin kendi elleriyle yarattığı ekonomik krizin faturasının, MEB’den yapacakları 2 Milyar TL kesinti ile eğitime çıkarıldığını görüyoruz.
Geçtiğimiz günlerde Damat Albayrak’ın başında bulunduğu Hazine ve Maliye Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığının bütçesinden 2 milyar liralık kesinti yapacağını açıkladı. Zaten kuşa çevrilen MEB bütçesi ile hali hazırda çökerttikleri eğitim sistemini iyiden iyiye bitirmiş bulunuyorlar.
Bunun yanında kendi kurdukları özel okullara, TÜRGEV, Maarif Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti gibi kendi yandaşlarının kurduğu gerici kurumlara oluk oluk para aktarmaya devam ediyorlar.
Neredeyse bütün devlet okullarını İmam Hatipleştirdiler ama kendi çocuklarını kolejlerde ya da yurtdışında okutuyorlar. Fen, Bilim, Sanat, Spor derslerinin saatlerini azaltıp seçmeli adı altında din derslerini çocuklarımıza dayatıyorlar. Sonuç olarak Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF), “Eğitim Kalitesi 2018” başlığıyla yayımladığı listede, 137 ülke arasında 99. sıradayız. Ülkelerin eğitim sistemi kalitesine göre oluşturulan listede Katar, Malezya, Endonezya, İran ve Pakistan gibi ülkeler Türkiye’nin önünde sıralandı. Söz konusu liste, öğrencilerin doğru mesleğe yönlendirilmesi, akademideki altyapı çalışmaları, eğitime harcanan paranın genel bütçeye oranı gibi ölçütler göz önüne alınarak oluşturuldu. Türkiye, ülkelerin ilköğretimdeki kalitelerine göre sıralandığı listede genel listeye oranla daha da gerilerde yer aldı. Ülkelerin 1’den 7’ye kadar puanlandığı listede Türkiye yalnızca 3.1 puan alabildi. Buna göre, 137 ülke arasında 105’inci sırada bulunan Türkiye’yle birlikte 3.1 puan alan diğer ülkeler Gine, Etiyopya, Bangladeş, Honduras, Gürcistan ve Kuveyt oldu (https://odatv.com/egitimde-dibi-gorduk-27081809.html).
Okullarda fiziksel sorunlar da çözülemiyor. Sürekli değişen idareciler ve bit(e)meyen tadilatlar yüzünden bazı okullar yeni döneme hazır bile değil. İkili eğitimden tam gün eğitime geçen okullarda öğretmenler norm fazlası oldular ve norm fazlası öğretmenlerin atamaları Kasım ayında olacak. Bu da eğitimin aksaması anlamına geliyor.
Ataması yapılmayan binlerce öğretmen varken yeni bakan Ziya Selçuk “atamalar benim tasarrufumda değil” diyerek bize aslında Kaçak Saray’dan bağımsız olmadığını göstermişti. Ve yine kendisinin neye hizmet ettiğini “oyunun ortasında kurallar değişmeyecek” dediğinde anlamıştık (https://www.olayneyseo.com/milli-egitim-bakanindan-aciklamalar-oyunun-ortasinda-kural-degismeyecek.html). Okullardaki öğretmen açıklarını, ataması yapılmayan öğretmenleri branş dışı ücretli çalışmaya mecbur bırakarak kapatmaya çalışıyorlar. Mesela 80 puan aldığı halde ataması yapılmayan bir fen bilgisi öğretmeni, 1. Sınıf öğretmeni olarak neredeyse asgari ücret karşılığında görevlendiriliyor. Ataması yapılmayan öğretmenler ise bu durumu mecburen, çaresizlikten kabul ediyorlar. Böyle işleyen bir eğitimden ve bu süreçlere mahkum edilen çocuklarımızdan ne bekleyebiliriz?
Nitekim 2018 yılı YKS sonuçları, medreseleşen eğitimin hal-i pür melalini ortaya koymakta. 1 milyon 749 bin 144 adayın tercih yapma hakkı kazandığı YKS’de 1 milyon öğrenci açıkta kalırken, 125 bin 508 kontenjan boş kaldı. Devlet üniversitelerindeki 68 programa hiçbir öğrenci yerleşemedi. Devlet üniversitelerinin lisans ve önlisans bölümleri için ayrılan 663 bin 679 kontenjandan 80 bin 103’ü boş kaldı. YKS’ye başvuran 234 bin 657 İmam Hatipliden, üniversitelerin 4 yıllık bölümlerine yerleşenlerin sayısı 37 binde kaldı. Sınava giren İmam Hatiplilerin yalnızca yüzde 35’i üniversitelere yerleşebilirken, Meslek liselerinde de başarı düzeyi son derece düşük oldu. Üniversite sınavına giren Ticaret Meslek Liseli 88 bin adaydan 29 bini üniversitelere yerleşebildi. ÖSYM’nin verileri, YKS’de tüm okulların başarısız olduğunu ortaya koydu. (https://www.birgun.net/haber-detay/universiteye-gecis-husranla-sonuclandi-228830.html).
Biz biliyoruz ki eğitim tamamen kamulaşarak, laik, bilimsel ve parasız olmadan, çocuklarımızın ve gençlerimizin başarılı, üretken ve yaratıcı olmaları beklenemez. Bu konuda da Köy Enstitüleri modelimiz, tüm dünyaya örnek olmuş, fakat bugün de temsilcilerinin iktidarda olduğu Tefeci-Bezirgân sermaye, halk çocuklarının, halk önderleri olarak yetiştiği bu kurumları yok etmiş, çocuklarımıza gerici eğitim sistemini dayatmıştır.
Laik, bilimsel, parasız eğitimin tek yolu, İşçi sınıfının önderliğindeki Demokratik Halk İktidarı’ndan geçmektedir. Görevimiz, var gücümüzle bu mücadeleyi yükselterek, başarıya ulaşmasını sağlamaktır. Bunu er geç başaracağız… (03.09.2018).
Halkçı Kamu Emekçileri