Türk Tabipler Birliği (TTB) 69.Büyük Kongresi 8,9,10 Haziran tarihlerinde Ankara’da yapıldı. Adı büyük kongre ama nicelikçe ve nitelikçe küçülen bir TTB’ in kongresiydi gerçekleşen. Üzücü bir durum toplumun aydın ve ayık olması gereken bir kesiminin gözlerine mil çekilmiş olması. Yaşadığımız bütün kötülüklerin arkasında AB-D Emperyalist Haydutlarının olduğunun görülmemesi, görmezden gelinmesi, gözden kaçırılması acı bir durum. Üzülüyoruz hekimlerimizin en üst örgütünün bu duruma gelmesine, bu duruma düşürülmesine. Ama bir taraftan, kendisi de bir hekim olan Hikmet Kıvılcımlı Ustanın düşünce çocukları olan Halkçı Doktorların doğruyu dövüştürmesine, teori gücüyle yaşanılan bütün sorunlarının nedenlerini ortaya koymasına seviniyoruz.
8 Haziran Cuma günü kongreye konuk olarak katılan birçok parti ve sendika temsilcisinin konuşmasıyla geçti. Konuk konuşmacılar, ülke sorunlarına dair konuşmalarını yaptılar. Gerek TTB adına yapılan konuşmalarda gerekse konukların yaptığı konuşmalarda gözlemlediğimiz, 24 Haziran seçimlerinden herkesin büyük bir beklenti içerisine girdiğiydi. Bu noktada da tek farklı görüşü ve görüşle birlikte eleştiriyi de ortaya koyan HKP adına konuşmayı yapan Merkez Komite üyesi Av. Sait Kıran oldu. Sait Kıran yaptığı konuşmada kısa vadede bu kadar umutvar olmadığını, AKP’gilleri kim getirdiyse onun götüreceğini, dolayısıyla Gezi İsyanı gibi bir Halk Hareketiyle gitmedikten sonra AB-D Emperyalistlerinin kendilerine karşı çıkmayan yeni bir parti ve kişiyle yoluna devam edeceğini vurgulayarak konuşmasına başladı. Dünyada yaşanılan bütün kötülüklerin kaynağı olan AB-D Emperyalistlerini Che’nin sözüyle, insan soyunun en büyük düşmanları olarak teşhir etti. Sait Kıran Amerikancılık paydasında buluşan Meclisteki beşli çeteyi de temsilcilerinin yüzlerine bakarak teşhir etti. Ve sözlerini “bugün bu ülkede siyaset yapıp da Katil ABD Ortadoğu’dan defol diyemeyen her kişi her grup her parti ya gafildir ya korkaktır ya haindir, Halkız Haklıyız Yeneceğiz”sözleriyle sonlandırdı.
Halkçı Doktorlar olarak kongre bildirgemizle ve “ Kadınlar Günü mü? Emekçi Kadınlar Günü mü?” başlıklı bildirimizle, yaptığımız konuşmalarla farkımızı ortaya koyduk. Bildirgemizle 15 Temmuz Ganimet Paylaşım sonrası ilan edilen OHAL’e karşı nasıl mücadele edilmesi, nasıl bir dayanışmanın örülmesi, AB-D Emperyalistlerine karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiğini, kısacası mücadeleci ve hak alıcı bir TTB’ye nasıl kavuşabileceğimizi gösterdik.
Bildirimizle TTB’nin nasıl gerilediğini gösterdik aslında. 8 Mart’a Emekçi Kadınlar Günü diyemeyen bir TTB’nin düzene uyum sağladığını, sistemin Dünya Kadınlar Günü söylemine evrilmiş olduğunu söyledik. TTB’nin bakışını Emekçi Kadınlar Günü’nden, Kadınlar Günü’ne dönüştürenlerin, 8 Martı yaratan dokuma işçisi kadınların mücadelesine de, Clara Zetkinlere de, Rosa Luxemburglara da saygısızlık ettiğini dile getirdik. Böylesi bir bakışa sahip olanların, onların ne mücadelelerini anlayabileceklerini, ne miraslarına sahip çıkabileceklerini, ne de anılarını mücadelelerine yol gösterici yapabileceklerini vurguladık.
Konuşmalarımızda Anti Emperyalist, Anti Feodal, Anti Şovenist olunmadan hiçbir soruna çözüm üretemeyeceğimizi, gerek meslek örgütlerimizde, gerek toplumun bütün kesimlerinde bu üç ilke savunulmadan, bu üç ilke mücadelenin merkezine konmadan mücadele edilemeyeceğini, laik cumhuriyetin korunamayacağını gözler önüne serdik. Kendisi de bir hekim olan Hikmet Kıvılcımlı Ustanın öğrencileri olduğumuzu vurguladık ve O’nun devamcıları olarak bilimli-bilinçli-inançlı-kararlı mücadeleyle yılmadan, bıkmadan, usanmadan yolumuza devam edeceğimizi haykırdık. Amerikancılığın hiçbir soruna çözüm getirmeyeceğini, sorunlar yarattığını, insan soyunun en büyük düşmanlarını bölgemizden def etmediğimiz ve bunun mücadelesini vermediğimiz sürece tıpkı Yugoslavya’da, tıpkı Irak’ta, tıpkı Libya’da, tıpkı Suriye’de olduğu gibi paramparça olacağımız uyarısını yaptık.
TTB kongresi bütün genel kurul kültürünün de yerle yeksan edildiği bir kongre oldu. Faaliyet raporlarının görüşülmesi gündeminde, divan başkanı salondan söz alanlara söz vermek yerine, yönetimde olan grup Etkin Demokratik TTB grubunun istekleri doğrultusunda ve önceden tasarlandığı belli olan bir plan çerçevesinde kişilere söz verdi. Bir divan başkanı düşünün ki çalışma raporunun görüşülmesi gündeminde, kürsüye çıkan konuşmacıların hangi konularda konuşacağını biliyor ve kürsüye o konuları anons ederek çağırıyor. Böylesine tanık olmamıştık. Bunu da gördük. Aile hekimleri, Pratisyen hekimler, Kadın hekimler, Asistan hekimler, Atanmayan hekimler ve farklı çalışma grupları adına söz verildi. Çalışma raporu üzerine değildi yapılan konuşmalar, hepsi de neredeyse aynı tornadan çıkmış gibi Etkin Demokratik TTB grubuna övgüler düzme konuşmalarıydı.
Divan başkanı bu konuşmaların dışında yalnızca bizim gruba faaliyet raporlarının eleştirisi üzerine söz vermiş oldu. Faaliyet raporu üzerinde söz isteyen 10 dan fazla doktor arkadaşa söz verilmemiş oldu. Son yıllarda yapılan tüm kongrelerde aynı şeyler yapılır oldu. Kongrede esas konuşması gereken, konuşmak isteyen doktorlar kongrelerde konuşamaz hale geldi. Divan başkanları ve üyeleri de kendilerini önceden hazırlanan bu plana uymak zorunda hissedip bunu uyguluyor hale geldiler. Demokrasi, en geniş demokrasi sözcüklerini sürekli kullanıp, iki yılda bir yapılan kongrelerde demokrasinin en temel kuralı olan söz hakkı kullanılmaz hale getirildi. 11 Mart 2018’de Hekimler Buluşuyor Forumu, Ankara toplantısında da aynı durum olmuş, ancak müdahale ederek söz hakkını kullanmıştık. TTB kongreleri, doktorların rahatlıkla kendilerini ifade edebildikleri bir alan olmaktan çıkmıştır. İktidarda olmanın alışkanlığıyla, kendileri dışındakileri yok sayma, değersizleştirme anlayışı TTB yönetimine yerleşmiştir. Kadın hekimler adına konuşan Etkin Demokratik TTB grubundan olan bir doktor arkadaş, dağıttığımız bildiriye konuşmasında yer vererek bizlere ithafen “bırakın da kadınlar kendi günlerine ne ad vereceklerine kendileri karar versin” diyebilmiştir. Bunlar tam bir savrulmadır. TTB demokratik kitle-meslek örgütü olma özelliğini hızla yitirmektedir. Zaten TTB facebook sayfasında kendini sivil toplum örgütü olarak tanımlamaktadır.
Üç listenin aday olduğu kongreye Halkçı doktorlar olarak aday olduk. Etkin Demokratik TTB ve Bağımsız Hekimler grubu listeleri diğer listelerdi. Faaliyet raporu ve liste adına konuşmalarımızla ülkemizde yaşanan sorunlara ve sağlık sorunlarına bakışımızı paylaştık.
Ülkemizde savaş ve barış sözcüklerinin ne anlama geldiğini anlattık. Birinci Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın ülkemize Cumhuriyeti ve var olan demokrasiyi getirdiğini söyledik. Günümüzdeki savaşların müsebbibinin AB-D emperyalizmi olduğunu vurguladık. TTB yönetiminin AB-D emperyalizmini görmezden geldiğini belirttik. Laikliğe sahip çıkmak gerektiğini ve şovenizme düşmeyen bir hat izlenmesi gerektiğini vurguladık.
AKP iktidarının sağlıkta dönüşüm programıyla yaptığı bütün değişikliklerin sağlığın özelleştirilmesine hizmet ettiği vurgulandık. Sağlıkta dönüşümün aile hekimliği, kamu hastaneler birliği, genel sağlık sigortası ve en son şehir hastaneleriyle, Parababaları düzenine hizmet ettiğini vurguladık. Sağlığın özelleştirilmesiyle özel hastane sayılarının arttığını, özel hastanelerde çalışan bütün sağlık çalışanlarının ve hekimlerin güvencesiz çalıştırıldığını, özel hastanelerde işçi sendikalarının örgütlenmesi ve çalışma yaşamının güvence altına alınması gerektiğini ifade ettik. Tabip odasının bu konuda öncülük edebileceğini belirttik.
Sağlıkta şiddetin toplumsal şiddetten ayrı değerlendirilemeyeceğini, kadına, çocuklara, doğaya, hayvanlara uygulanan şiddetin hep aynı kökenden kaynaklandığını ifade ettik. Parababaları düzeninde eşitsizlikler devam ettiği sürece bu sorunların da devam edeceğini biz hekimlerin her türlü eşitsizliğe karşı taraf olmamız gerektiğini vurguladık.
Kongreyi daha önce de yönetimde olan ekip olan Etkin Demokratik TTB ekibi kazanmış oldu. TTB, bu grubun yönetiminde giderek, düzenle uzlaşan, emekçi sınıfların bakış açısından uzaklaşan bir örgüt haline gelmektedir. Doktorların bu gerçekliği görmesi gerekmektedir. Bu kongrede bizlerin yaptığı, doktor arkadaşlarımıza gerçeklerin aynasını tutmak olmuştur. 16.06.2018
Halkçı Doktorlar