Yasemin Ergin’in Konuşması:
Saygıdeğer Divan, Değerli Mücadele Arkadaşlarım, Sizleri Halkçı Kamu Emekçileri adına saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar yurdumuz eğitimden sağlık alanına tüm kamu alanları işgal edilmiş durumdayken, bizler kamu emekçileri adına “Ne yapıyoruz?” diye kendimize sormamız gerekmez mi arkadaşlar? Bugün bu konfederasyon bu kadar delegeyi buraya topluyor ve bir karar alamıyorsa ve devrimci bir çizgiyi hala tartışıyorsak, bizler bu sendikanın kapısına belki de kilit vurup çıkmamız gerekmez mi arkadaşlar? Ben rahatsız oldum. Nedir sendikacılık? Ülkemizde bu kadar faşizan baskılar varken, kamu emekçilerinin hakları gasp edilirken ve KHK’larla içimizden birileri işten atılırken, biz onları terörist diye nitelersek nerede kaldı devrimciliğimiz? Oysa biz şunu sormalıyız. Bizler hala AKP tarafından rahatsız edilmediysek, kapımıza hala polis dayanmıyorsa demek ki bizim muhalefetimizde bir aksaklık var. Ben bundan hicap duyarım arkadaşlar. Bu nedenle bizim ülkemizde talan var ise işgal var ise ben bunu okulumda iliklerime kadar hissediyorsam, meşru müdafaa da benim en büyük hakkım. Mustafa Kemal diyoruz Mustafa Kemal’in devrimci ruhunu ne zaman unuttuk? “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır.” diyen O değil miydi? 20 Aralık Eylemi diyoruz boynumuza asıyoruz. Ne oldu 20 Aralık Eyleminden sonra? Hükmün geri bıraktırılması talep edildi konfederasyon tarafından. Bu ağır bir utançtır. Mahkeme bizi akladı. Ama önce benim konfederasyonum dedi ki :” Hayır sen suçlusun. Gel geri çek. Laiklik Eylemine katılmadığını, suç işlediğini kabul et.” Böyle bir şeyi ben kabul edemem. Yoksa benim direniş ruhuma ne oldu? Ben niye çıktım o alana? Niye gaza maruz kaldım? Hepimiz oradaydık arkadaşlar. İşte biz mihenk taşımızı buradan örmeliyiz, barikatımızı buradan örmeliyiz. Gelin sendikal mücadeleyi işçi ve kamu emekçileri adına tekrar örgütleyelim. Bunu yapabilecek gücümüz yok mu? Var elbette. Var ama AKP’nin istediği gibi “Makbul Sendikacı!” olmazsak var. Bu çok önemli. Yoksa bugün Memur-Sen’in KESK’in düştüğü sarı sendikacılığa biz de düşeriz. Çok kolay. Bu yüzden lütfen konfederasyon toplantılarında şu kapının dışına çıktığımızda eylemi beraber örgütleyelim, barikatı beraber örelim arkadaşlar. Hepimiz aynı ruhu taşıyorsak, gelin Halkçı Kamu Emekçileri saflarında birleşelim. Teşekkür ederim.
Adnan Okur’un Konuşması:
Sayın Divan, Değerli Mücadele Arkadaşlarım,
Evet, mücadele arkadaşlarım. Bu sözcük çok önemli. Bilimsel sosyalizmin 20. Yüzyıldaki en büyük geliştiricisi Lenin diyor ki: hiçbir şey insanları aynı dava uğruna mücadele etmek kadar birbirine yaklaştıramaz. Bugün buradaki tartışmaları kişicil kirpileşmeleri, ancak biz mücadeleyi örgütlersek aşabiliriz. İşte Halkçı Kamu Emekçileri olarak biz, mücadeleyi örgütlemeye adayız. 3 yıldır mücadele örgütlenemediği için bugün kişicil sıkıntıları yaşıyoruz, arkadaşlar. Ve mücadeleyi örgütleyemeyenler tekrar biz mücadeleyi örgütleyeceğiz, Birleşik Kamu İş’i kanatlandırıp uçuracağız diye yeniden adaylar. Peki 3 yıldır neredeydiniz? Yoktunuz. Bakın, yine bir örgütün ne olduğunu anlamak için hatalar karşısında ne vaziyet aldığına bakın derler. Ve devam ederler, bir hatayı görmek ve kavramak yarı yarıya düzeltmektir der. Peki Birleşik Kamu İş Konfederasyonu’muzun MYK’sı hangi hatasını gördü, kavradı, öz eleştirisini verdi ve düzeltme yoluna gitti? Hangisi? Yok. 3 yıla baktığımız zaman arkadaşlar 1 Mayıs, buna da girmek durumundayız, biz 1 Mayıs’ı neden bu kadar önemsiyoruz? Taksim fetişizm alanı değildir. Taksim 1977 1 Mayıs’ında işçi sınıfının kanıyla sulanmış bir vatandır. O yüzden bu kadar önemsiyoruz. Eleştirilerimiz de bundan kaynaklı. 2016 1 Mayısı’nda, bakın bu konfederasyondaki arkadaşlar hep medyatik olmaktan söz ederler, kamuoyuna mal olmaktan söz ederler. Evet, örülmesinde sıkıntılar vardı 1 Mayıs 2016’nın. Ama 40 kişiyle orda direnen arkadaşlar tüm kamuoyuna mal oldu. Al sana medyatik eylem, al sana militan eylem. 40 kişiyle on bin kişinin yapamadığını yaptınız. Ne dedi medya, bütün kamuoyu: Taksime çıkma kararı veren tek Konfederasyon. İşte biz bunu istemiyor muyuz? 2017 1 Mayıs’ında devam ettirilemedi diye eleştiriyoruz. Bakın arkadaşlar Çernişevski’nin çok güzel bir sözü var: tarih yolu Nevski Caddesi’nin yaya kaldırımı değildir. Tarihin yolu, durmaksızın kah tozlu kah çamurlu sahalardan aşar. Bataklıklardan, yarlardan ve uçurumlardan geçer. Toza boğulmaktan ve ayakkabılarını kirletmekten korkan kimse her türlü sosyal faaliyetten sakınsın. Evet, biz 1 Mayıs’ı devam ettiremiyorsak, orayı vatan ilan edemiyorsak, lütfen biz bu işi bırakalım. İşte istikrarlı, kararlı bir mücadele yürütemediği için eleştirilerimizi 1 Mayıs noktasında yoğunlaştırıyoruz, arkadaşlar. Yine dün eleştirilere karşı yanıt verenler ve eski MYK, ve çalışma raporunda da var, “hak, hukuk, adalet!” yürüyüşüne katılmaktan bahsettiler. Yine genel başkanımız dedi ki, çadırlarda kaldık. Evet arkadaşlar, bende sizi “hak, hukuk, adalet!” yürüyüşüne davet edeceğim. Durmadan sınıfsal dayanışma deniyor, yanlış kullanılıyor ama arkadaşların niyetlerinden bağımsız söylüyorum bunu. Evet arkadaşlar, Salı günü saat 3’te İzmir caddesinde “hak, hukuk, adalet!” yürüyüşü başlatılacak, işçi sınıfımız tarafından. Norm Altaş işçileri tarafından. Dün faceden de paylaştınız. Şu ortamda eğlence düzenlendi. Kamu İş’in bayrakları sallandırıldı. Eğlenmek hakkınız, Allah neşenizi daim etsin. Ona sesimiz yok. Ama aynı bayrakları biz Salı günü İzmir caddesinde CHP Genel Merkez’ine yapılacak, işçi sınıfımız tarafından yapılacak, “hak, hukuk, adalet!” yürüyüşüne davet ediyorum. Hepinizi oraya bekliyorum arkadaşlar.
Halkçı Kamu Emekçileri adına hepinizi selamlıyorum, desteğinizi bekliyorum.