Evet… Bu suçu işleyen, sessiz kalan, suçun üstünü örten tüm kurum ve kişilerden elbet hesap soracağız.
1950’lerden beri, en ücra köylere varıncaya dek, ülkemizi örümcek ağı gibi sarmalayan Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının temsilcisi Ortaçağcı Şeriatçı güçler; Kur’an kursları, tarikatlar, cemaatler, yurtlar, İHL’ler, özel okullar eliyle; özellikle anası babası olmayan, sahipsiz, gariban halk çocuklarını cendereye alıp gerçek dinle alakası olmayan CIA İslamı’yla uyutuyor. Bilimden, sanattan uzak, sadece dini doktrinlerle eğitilen çocuklar, ne yazık ki zihin ve ruh hasarlı olarak yetiştirilip mezun ediliyor. Tabiî mezun olana kadar yaşamayı başarabilirlerse…
Geçtiğimiz hafta basına yansıyan; aslında her gün yüreğimizi yakarcasına karşımıza çıkan bir haberle daha sarsıldık. Dokuz küçücük beden, İzmir’in Dikili ilçesinde bulunan Süleymancılar Tarikatı’na ait Özel Miyase Yılmaz Ortaöğretim Erkek Öğrenci Yurdu’nda, Din derslerine de giren Ömer Faruk E. adlı belletmen tarafından cinsel istismara uğradı.
Bir öğrencinin ailesine anlatması üzerine ortaya çıkan bu olaydan sonra, yirmiye yakın çocukla görüşüldü ve üç öğrenci daha itiraf etti. Bunun üzerine herhangi bir sıfatla adlandıramadığımız bu mahlukat, tutuklanarak cezaevine gönderildi. Sorgusunda suçunu itiraf etmiş gibi görünse de durum böyle değildir. İfadesinde, “Öğrencilerin din dersine de giriyordum. 12 yaşındaki bir çocukla iki defa cinsel ilişki yaşadım. 12 yaşındaki diğer çocuk ile kendi rızası ile birlikte oldum. WhatsApp konuşmalarından da anlaşıldığı gibi çocuk beni ilişkiye girmek için çağırdı. İddia edildiği gibi diğer çocukla ilişkim hiç olmadı.”, dedi.
Çocuk kendi rızası ile birlikte olmaz. Bunu ona zorlayan olur. Dolayısıyla bu yaratık, yaptığını bir suç olarak görmüyor. Bu sebeple de “suç”unu itiraf etmiyor.
Olayın ardından üç çocuk hastaneye götürüldü. Yapılan ilk tespitte, iki çocuğun cinsel istismara uğradığı doktor raporu ile belirlendi. Soruşturma devam ederken, cinsel istismara maruz kaldığı kesinleşen dokuz çocuk “Çocuk İzleme Merkezi”ne (ÇİM) gönderildi. Milli Eğitim Müdürlüğünce geçici olarak mühürlenen yurttaki bazı çocuklar ailelerinin yanına gitti, bazıları da özel bir yurda yerleştirildi. İfadeyi alan polisler bilgi sızdırmaması için karakol dışına dahi çıkarılmadı. Dosyaya jet hızıyla gizlilik kararı getirildi.
Bir başka haber Konya’nın Selçuklu ilçesinde Ayşe Kemal İnanç Kız Anadolu İmam Hatip Lisesinden geldi. Okulun sözde, hem de yirmi yıllık Felsefe Öğretmeni Ercan Harmancı’nın sosyal medya paylaşımları bu sapığın gerçek yüzünü ortaya çıkardı: “Ya benim çok sapık duygularım var ya da Şeytan onlara uğramıyor. Bir genç kızın vücut hatlarını gördükten sonra Şeytan size üflemiyorsa ya erkekliğinizi ya da imanınızı kaybetmişsiniz demektir”, “Kız öğrencilerin giydiği eşofman onları çıplak yapar…”
Beden Eğitimi dersinin zinaya zemin hazırladığını ve kız öğrencilerin giydiği eşofmanların onları çıplak yaptığını savunan bu şerefsiz mahlukat, gelen tepkiler üzerine Twitter hesabından kendini şöyle savundu:
“Evet, tekrar ediyorum beden eğitimi dersi seçmeli olmalıdır, isteyen seçsin. Yarın ölünce hesap sorulacak bir konu için tartışmam. ‘Bu bir inanç meselesi’ derim. Sosyal medyada paylaştığım tüm paylaşımlardan sevap bekliyorum. Karşılığı cennetse suçu vız gelir.”
İşte bu Ortaçağcıların kafası böyle çalışmaktadır. Adı eğitimci olan bu zavallılar da insana, kadına insan gözüyle bakmaz; beden olarak, köle olarak bakarlar. Onlar için kadın -öğrenci bile olsa- cinsel bir objedir, esaret altında tutulması gereken, büyük usta Nazım’ın deyişiyle, “sofradaki yeri öküzden sonra gelen” bir takım canlılardır.
Yine Zonguldak’ta bir lisede sözde Beden Eğitimi Öğretmeni, özde ise azılı bir sapık daha öğrencilerine sözlü ve elle tacizden tutuklandı.
Adana Aladağ’da yine Süleymancıların yurdunda yanarak can veren küçük bedenleri nasıl unutalım? Yüreğimiz hâlâ alev alev…
Hangi birini sayalım?..
Her gün onlarca basına yansıyan ve basına yansımayıp üstü kapatılan ve geleceğimiz olan çocukların hayatını, hayallerini karanlıklara bürüyen, içimizi cayır cayır yakan olaylarla karşılaşıyoruz. Duyulanın kim bilir kaç katı duyulmayanların ülkesidir burası. Hukukun AKP’giller hukukuna dönüştürüldüğü yerin adıdır bu ülke… Gizlilik kararı verilen dosyaların kapatıldığı, sapıkların, din tüccarlarının, Tayyipgiller’in “şu an için” köpeksiz köyde değneksiz gezdikleri ülkedir cennet vatanımız…
Sahipsiz sansınlar bakalım… Çelik bilezikle tanışacakları, hak ettikleri muameleyi görecekleri gün yakındır. Ve o gün geldiğinde hayatı karartılan, çocuklukları, gençlikleri, sağlıkları, hayalleri, gelecekleri çalınan tüm çocuklar adına davranacağız. Çünkü, başkasının suratında patlayan her tokat bizim de canımızı acıtır. Bir çocuğun çıkaramadığı ses, bağıramadığı çığlık olmak zorundayız. Tecavüzcü Ortaçağcı sapık sürüden hesabı mutlaka soracağız.
Halkçı Kamu Emekçileri